BİR MİLLET ENGELLİLERİNE NE KADAR ENGELSİZLİK SUNABİLİYORSA O ÖLÇÜDE GELİŞMİŞTİR.

19 Nisan 2007 Perşembe

ÇOCUĞU ÖDÜLLENDİRMENİN ŞEKLİ NASIL OLMALIDIR



Hayatın ilerleyen aşamalarında çocuk gelişimi bazı yönlendirilmelere ihtiyaç duyar . Anne babanın çocuğun davranışlarının şekillenmesinde çocuğun başarılarını , doğru davranışlarını , onaylanması gereken tavırlarını ,ödüllendirmesi önemlidir. Nasıl ki istenmeyen davranışların ve yanlışların kalmaması için cezalandırma yöntemini uygun bir şekilde uygulamaları önemlidir aynı şekilde ödüllendirme yöntemini de uygun kullanmaları çocuk eğitimi açısından önemlidir..
Çocuğun olumlu davranışlarının onaylanması bebeklik döneminde başlar . Bir hareket yaptıktan sonra bebek annenin veya babanın yüzüne bakar ve onlardan tasdik bekler . eğer o davranış onaylanırsa (gülümseme , kafa sallama , dokunma , ses ile onaylama ,ona bir şey verme vb ) bebek o davranışını ilerletir ve o davranışın değişik ve ileri versiyonları artarak devam eder yani o davranış giderek güçlenir. Ama anne baba tarafından o davranıştan sonra olumsuz bir tavır (görmezden gelme , kaş çatma , ses ile ikaz , el ile engelleme ,onu o ortamdan uzaklaştırma vb ) olursa o davranış uzun süre devam etmeden giderek gücünü kaybeder .
Biz bu durumu bebeklikten çocukluk dönemine ilerlettiğimizde yine aynı şekilde onay ve onaylamama çocuğun davranışlarının şekillenmesine neden olur . Ama unutulmamalıdır ki bütün bu söylediğimiz şeyler anne baba ile çocuk arasındaki normal bir ilişki ve karşılıklı etkileşim durumunda söz konusudur. Diğer durumlarda ise anne baba ile çocuk arasında bozuk bir karşılıklı ilişki durumu varsa o zaman çocuk anne babaya itiraz edecek , dediklerinin tersini yapacak , engellenme ve onaylanmamaya ters tepkiler verecektir.
Çocuğu ödüllendirmenin derecesi ve şekli yaş ve ailenin durumuna göre genelde değişiklikler gösterir.Ama şunu hemen belirtelim ki en iyi ödüllendirme maddi ödüllendirme yerine duygusal ödüllendirmedir. Çocuğun bu türlü bir ödüllendirmeye alıştırılması da oldukça önem taşır. Anne babaların genel anlayışı çocuğa maddi hediye ve bir şeyler almanın sanki en iyi ödüllendirmeymiş gibi algılanmasıdır. Bu şekilde devamlı bir şeyler alınmaya ve verilmeye alıştırılan çocuk ise gün gelecek en iyi ve en pahalı hediyelerle bile doyum bulamayacaktır. Ama anne babasının öpmesi , kucaklaması , gezdirmesi , onunla oynaması , ona güzel sözler söylemesi şeklindeki ödüllendirme ise en sağlıklı ve en başarılı ödüllendirmedir. Anne babaların bu türlü bir duygusal ödülün yanı sıra imkanları ölçüsünde ek hediyeler vermesi de çocuğu ödüllendirmenin diğer yoludur. Anne babaların çocuklara alınan hediyelerdeki maddi büyüklük yerine manevi değerini ön plana çıkarmaları uygun olur. Ama bunu bazı anne babalar yapsa bile günümüzün tüketim toplumunda çevresinden ve arkadaşlarından etkilenen çocukları yönlendirmek anne babalar için hayli zor olacaktır.
1-Bebeklik döneminde ödüllendirme şekli ; öpme , okşama , sevme , kucaklama , onunla oynama , onu besleme , gezdirme , onunla meşgul olma , onunla konuşma , onu sevdiğini hissettirme vb. (not : bu davranışların normal zamanda yapılması zaten gerekli olmakla birlikte ödüllendirilmek istendiğinde özellikle yapılması önemlidir)
2-Okul öncesi dönemde ödüllendirme şekli ; öpme ,okşama , sevme , kucaklama , onunla oynama , onunla gezme , birlikte vakit geçirme , söz olarak onaylandığını vurgulama , onun hoşuna gidecek iltifatlar söyleme , onun sevildiğini hissettirme , onun gelişim dönemine uygun oyuncak ve hediyeler alma ( bu hediyelerin manevi değeri ön plana çıkarılmalıdır)
3-Okul döneminde ödüllendirme şekli ; öpme ,okşama , sevme ,onunla oynama , onunla birlikte gezme , birlikte ders çalışma , onaylandığının hissettirilmesi , onun kabiliyetlerini ön plana çıkaracak program ve aktivitelere yönlendirme , onun hoşuna gidecek iltifatlar söyleme vb.
Bütün bu ödüllendirmeler ve onaylamalar çoğu zaman çocuklara uygulanmalıdır ama ödüllendirme özellikle onaylanması gereken davranışlar için vurgulanmalıdır. Anne babalar ödüllendirmeyi belli bir hedefe ve başarıya karşılık yapmaları o hedeflere ulaşılmayı kolaylaştırır ama verilen sözlerin kesinlikle yerine getirilmesi ilerleyen hedeflere ulaşma ve ödüllendirmenin ciddiyeti açısından çok önemlidir.
ÇOCUK NEDEN SOKAKTA Doğan Keskin
Ülkemizin sosyolojik, ekono-mik ve kültürel yapısı, çocuğun çeşitli nedenlerle çalışma yaşamında yer almasına neden olmaktadır.
Ülkenin istihdam kapasitesi, yetişkin işgücünü massedebilecek bir yapıya sahip değildir. Teknolojik girdiler, kırsal alanda açık ve gizli işsizliği arttırmakta, bu da kente olan göçü hızlandırmaktadır. Nüfus artışının halen yüksek seyri, kentlerde işsizliğin olağanüstü boyutlara varmasına neden olmak-tadır.
İşsizlik, devam eden göç, kötü yaşam ve barınma koşulları, ister istemez çocukların da çalıştırıl-masına neden olmaktadır. Üstelik, kırsal alanda kadın çalıştığı halde, kentte babadan sonra çocuklar çalıştırılmakta ve fakat anne çalış-mamaktadır.
Esasen çocuğun çalıştırılması bugünün sorunu da değildir. Nite-kim, tarım ve hayvancılık işlerinde çocuk hep çalışmıştır, halen de çalışmaktadır. Zenaat öğrenmek için usta çırak ilişkisi içinde çocuk dün de bugün de çalışmaktadır. Çocuğu çalıştırmak geleneksel bir alışkan-lıktır.
Bugün çocuğun çalışma yaşamında yer almasının bir nedeni de, eğitim sisteminin çocuğa meslek kazandırıcı niteliğinin bulunmama-sıdır. Bu nedenle, yasal olarak düzenlenmiş çıraklık sistemi meslek edinmenin neredeyse tek yolu olarak çocukların çalışmalarına neden ol-maktadır.
Yine, İş Kanununa göre, sağlığına, gelişmesine ve eğitimine engel olmayacaksa 13 yaşını tamamlamış çocukların çalışmaları yasal olarak olanaklıdır. Hatta, yasal asgari ücret, 16 yaşından küçük ve büyük olmaya göre belirlendiğinden, 16 yaşından küçük bir çocuk işçinin alacağı asgari ücret 16 yaşından büyük işçilerin alacağı asgari ücretten düşüktür. Asgari ücretin bu şekilde belirlenmesi, ihtiyaçların farklı olabileceği açısından olağan gibi gözükse de, sonuçta ucuz işgücü yaratarak çocuğun çalıştı-rılmasının bir anlamda teşvik edildiğini söylemek hatalı bir yaklaşım olmayacaktır.
Belirtilen koşullarda çocuğun ailesi tarafından çalıştırılması olağan bir davranış biçimi oluşturmuştur. Üstelik, çocuğunu İş Kanununa göre işçi olarak veya Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununa göre çırak olarak çalıştıran bir aile açısından etik ve yasal anlamda söylenebilecek bir husus da bulunmamaktadır.
Ancak, metropolleşen kent sokaklarında, artan ve çeşitlenen biçimde, çocukların da rol ala-bileceği marjinal işlerin ortaya çıkması, sokaklarda işportacılığa başlayan işsiz büyükler yanında çocukların da sokaklarda çalışmaya başlamalarına neden olmuştur.
Üstelik yapılan araştırmalar-dan da anlaşılacağı üzere sokakta çalışan bir çocuğun kazancı genellikle, yasal asgari ücret ile çalışan bir yetişkin işçinin eline geçen ücretten çok daha fazladır. Ayrıca sokağın,okula ve işyerine göre, çocuk açısından özgür olmak gibi cazip gelebilecek yanları da bulunmaktadır. Bu nedenle, hem aile hem de çocuk açısından sokakta çalışma, işçi veya çırak olarak çalışmaktan çok daha cazip gelmektedir.
Bu durumda ailelerin, göreceli olarak daha yüksek gelir elde edebilmek amacıyla çocuklarını işçi veya çırak olarak çalıştırmaktansa, sokakta çalıştırmayı tercih etmeleri şaşırtıcı olmamalıdır. Ailelerin kendilerine göre mutlaka haklı gerekçeleri vardır.
Ancak, çocukların beden ve ruh sağlıkları açısından sokağın, vahim sonuçlar doğurabilecek ürkütücü riskleri bulunmaktadır. Çocuğun madde bağımlısı haline gelmesi, çetelere karışarak suç işlemesi, sonuçta sokak çocuğu olması olası risklerdendir.
Bugün, işyerlerinin denetlene-bilir çalışma koşul ve ortamları bile çocuk için beden ve ruh sağlığı açılarından riskler taşıdığından, çocuğun çalışma yaşamından alı konmasını amaçlayan ve fakat bu amacın hayata geçirilmesindeki güçlükler nedeniyle öncelikle kötü koşullu işlerden uzaklaştırılmaları ve çalışma koşul ve ortamları iyileştirilmiş hafif işlerde çalışmaları sağlanarak çocuk işçiliğin minimalize edilmesine yönelik çalışmalar yürütülürken, sokağın denetlenemez ortamında ürkütücü risklere açık bir şekilde çocuğun sokakta çalışmasına göz yumulması, hiç bir sosyal hukuk devleti anlayışında olanaklı olamaz. Bu nedenle, çocuğun sokakta çalış-tırılması kesinlikle engellenmelidir.
Ancak bunun yolu, son zamanlarda yazılı ve görsel basına yansıdığı üzere, çocuğunu sokakta çalıştırdıkları gerekçesiyle ana ve baba hakkında ceza davası açmak gibi zecri önlemler de olmamalıdır. Hele bu tür önlemlerin sosyal hizmetler alanında faaliyet göste-renler tarafından alınması kabul edilemez. Yapılması gereken, ailede çocuğu sokakta çalıştırmaya iten nedenlerin araştırılması ve tespitlere göre öncelikle ailenin tutum ve davranışının değiştirilmesine yönelik projenin hazırlanması ve uygulan-masıdır.
Çözüm
Bu nedenle, belki kendisi de çocukluğunda çalışmış olan ve bunun risklerini yaşamadığı veya algılamadığı için olası riskleri de bilmeyen veya değerlendiremeyen ebeveynlerin öncelikle sokağın getireceği riskler konusunda bilgi-lendirilmesine, bilinçlendirilmesine gereksinim bulunmaktadır. Ailede çalışmayan ebeveynler varsa ki kırsal kesimin aksine kentlerde genellikle annelerin çalışmadığı görülmektedir. Öncelikle onların çalışabilmesı için gerekenler yapılmalıdır. Çalışma-larının sağlanabilmesi açısından gerekiyorsa tıbbi ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri sağlan-malıdır. Çocuk ve ailesi açısından olası tüm sosyal hizmetler verilmelidir. Eğer yaşı yasal açıdan uygunsa, hem ücret alarak eve gelir sağlayabilmesi hem de meslek öğrenerek hayatını kazanabilmesi için çocuğun sokaktan çıraklık sistemine çekilmesi sağlanmalıdır. Bu ve benzeri yaklaşımlara karşın sonuç değişmiyorsa, belki o zaman bir sosyal hizmet yaklaşımı olarak koruyucu aile uygulamasından yararlanılmalı, bu amaçla çocuklar aileden alınarak koruyucu aile yanına verilmeli veya korunmaya muhtaç çocuk kapsamında hizmet alabilmelidirler.
Buna göre, çocuğun sokakta çalıştırılmasını engelleyebilmek için sosyal hizmetlerin tüm varyasyonları uygulanmadan, verilen hizmetlerin
Yerin deliğini gözden geçirerek yeniden ve yeniden hizmet üretimi denenmeden, çocuğun ebeveynleri hakkında suç duyurusunda bulun-manın ve onları hapsettirmenin, mevzuatta yeri olsa bile, bir sosyal Hizmet uygulaması olmadığı açıktır. Düşünce ve hizmet üretiminde yaşanan çaresizliğin ivedilikle aşılması gerekir.
Çocuğun yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce ana-babaya ya da durum gerektiriyorsa ya-sal vasilere düşer. Bu kişiler her şeyden önce çocuğun yüksek yararını göz önünde tutarak hareket ederler.
Çocuk Hakları Sözleşmesi
Madde 18/1

TANRI SENİ SEÇTİ ANNECİĞİM

Hepimiz biliyoruz ki engelli çocuğa sahip anne-babaların zihinlerini en çok meşgul eden sorulardan biri "bizden sonra çocuğumuz ne olacaktır?" Özellikle anneler bu soruyu sormaktan kendilerini alamazlar bazende bunu hiç düşünmek istemezler. Çünkü zaten bir şok yaşayan aile bu sorunun cevabını kolay kolay bulamaz ve düşündükçe iyice dibe sürüklendiğini hisseder. Bu sorunun cevabı uzun bir zaman diliminde ve sabrettikçe netleşmeye başlar, kısa sürede bu sorunun cevabını bulmak isteyen aileler ise özel eğitimin yanında sosyal rehabilitasyon programları uygulayan kuruluşları seçmelidir.
Özel eğitimin yanında sosyal rehabilitasyon programlarının uygulanması şart olurken bu yazıda Tanrı Meleği bir çocuktan annesine yazmış olduğu bir merktıp okuyacağız. Bu Tanrı Meleği bir mucize sonucu annesine mektup yazma fırsatı bulsaydı sizce neler yazardı? Bence bunları yazardı...
Canım Annceciğim benim... Seni Çok Seviyorum...
Neden hep dalıp dalıp gidiyorsun, neden bana hep üzgün üzgün bakıyorsun, neden hep aynı soruları tekrarlıyorsun, neden kendini suçlamaktan vazgemiyorsun, neden hep kızgınlık duyuyorsun...
Halbuki ben meleklere: "beni bu halde dünyaya gönderirseniz ben orda ne yaparım diye sorduğumda: "korkma dediler, orda senin annen olacak, biz senin için en iyisini seçtik, sana o bizden daha iyi bakacaktır, sana birçok şeyi o öğretecektir ama unutmaki senin de ona öğreteceğin birçok şey var, o sana öğretecek sen oana öğreteceksin ve birgün kendi kendine yaşayabileceksin" dediler.
Hadi anneciğim başlayalım çalışmaya, öncelikle ben sana ceza olarak değil ödül olarak gönderildim, ben senin ödülünüm bunun farkına varmalısın ve anneciğim bu ödülde suçlu aramana gerek yok bir an önce nedenler üzerinde durmaktan vazgeçip sonuçlar üzerinde yoğunlaşmaya başlamalısın.
Benden utanma, insanların bakışlarına aldırma, beni gittiğin her yere götür, eğer kendi kendime yeterli hale gelmemi istiyorsan sakın anlamadığımı düşünme beni konsere, tiyatroya, sinemaya götür anneciğim. Belli mi olur bakarsın sen ve ben belkide toplumun melekelere bakış açısını değiştiririz ha ne dersin anneciğim. Hadi kalk anneciğim denize gidelim bana yüzmeyi öğret, hep evde oturmaktan sıkıldım artık sadece okula giderken dışarı çıkıyorum. Tamam sana söz veriyorum akşam döndüğümüzde bütün ödevlerimi yapacağım anneciğim. Sana verilen görevin çok zor olduğunu biliyorum ama unutma yalnız değiliz çok yavaşta olsa ben öğreniyorum, gelişiyorum, büyüyorum yakında duygularımı sana sesli olarak söyleyeceğim, şimdi güçlü olma zamanı anneciğim. Etrafımızdaki diğer melekleri düşün anneciğim. Ne demişti melekler "senin annen var korkma o seni korur ve sana herşeyi öğretir, Tanrı senin için en iyisini seçti", sen varken anneciğim hiç korkmuyorum biliyor musun çünkü Tanrı seni seçti anneciğim. Babama ve diğer akrabalarımıza bizi yalnız bıraktıklarını düşündüğün için kızma sakın çünkü onlar senin kadar güçlü değiller anneciğim bak göreceksin biz ilerleme kaydettikçe onlarda şaşıracaktır ve bize katılacaklardır. Sen ve ben çok özeliz. Şimdiye kadar birbirimize öğrettiklerimizi bi düşünsene nekadar da çok şey öğrendik, yaşadığımız toplumda bile daha önce farkında olmadığımız şeylerin farkına vardık ve anneciğim biz kazanacağız. Birgün kendi başıma okula gidebileceğim, koşup oynayabileceğim, bağıra bağıra şarkı söyleyebileceğim, yaramazlıklar yapıp şımaracağım, hatta sen balkondan hadi meleğim geç oldu eve gel artık diye arkamdan sesleneceksin anneciğim, bende sana "ama anne biraz daha oynamak istiyorum" diyebileceğim. Bütün bunları seçilmiş olan senin sayende yapacağım çünkü sen çok özel biri olmasaydın Tanrı seni seçmezdi anneciğim. Her ne yaparsan yap beni toplumdan uzak tutma anneciğim, başta da söylediğim gibi insanların bakışlarına aldırış etme ve beni gittiğin her yere götür çünkü seninle herşey çok daha güzel anneciğim.
Seni çok seven meleğin kocaman öpüyor ANNECİĞİM...
SHU Adayı Cesur Ceylan

ÇOCUK YAŞADIĞINI ÖĞRENİR

Eğer Bir Çocuk ;

Alay edilip aşağılanmışsa sıkılıp utanmayı öğrenir

Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse kendini suçlamayı öğrenir

Hoşgörü ile yetiştirilmişse sabırlı olmayı öğrenir

Desteklenip yüreklendirilmişse kendine güven duymayı öğrenir

Övülmüş ve beğenilmişse takdir etmeyi öğrenir

Güven ortamı içinde yetişmişse inançlı olmayı öğrenir

Sürekli eleştirilmişse kınama ve ayıplamayı öğrenir

Kin ortamında büyümüşse kavga etmeyi öğrenir

Kabul ve onay görmüşse kendini ve insanları sevmeyi öğrenir

Ailede dostluk ve arkadaşlık görmüşse BU DÜNYADA MUTLU OLMAYI

ÖĞRENİR