BİR MİLLET ENGELLİLERİNE NE KADAR ENGELSİZLİK SUNABİLİYORSA O ÖLÇÜDE GELİŞMİŞTİR.

16 Aralık 2007 Pazar

OTİZM

Otizm nedir?Otizm, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğudur. Otizm genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıkar. Otistik çocuklar genelde öğrenme zorluğu çekerler. Otistik çocukların büyük bir kısmında farklı seviyelerde zeka geriliği görülse de, zeka seviyeleri normal otistik çocuklar da vardır. Ancak genel zeka seviyeleri ne olursa olsun, Otistik çocuklar çevrelerindeki dünyayı algılamakta ortak bir zorluk çekerler.Bir annenin doğum sonrası çocuğunun (tüm özür grupları dahil olmak üzere) özürlü olma oranı %2dir; Otistik olması oranı ise %0.5'tir (eskiden bu oran 4/10.000 olarak değerlendirilirdi). Bir otistik çocuktan sonra, ikinci çocukta otizmin ortaya çıkması riski %3 dür. Otizm erkek çocuklarda kız çocuklarından 4 kat daha fazla görünmektedir Her çocuktaki otistik belirtiler ve bunların seviyesi farklılık gösterebilir, bu nedenle otizmin seviyelerini kategorize etmek güçtür. Ayrıca, Asperger Sendromu ve Rett Sendromu olarak bilinen otizm formları da bulunmaktadır.Otizmin Belirtileri Nelerdir?Otistiklerde, etkilenme dereceleri değişse de, aşağıdaki ortak belirtiler görülür;• Sosyal ilişkilerde güçlük Konuşma güçlüğü• Sessiz iletişimde zorlanma• Oyun oynama ve hayal gücünü kullanmada zorlanma• Değişikliklere karşı tepki ve direnç göstermeOtizmin tipik özellikleriOtistik Bir Çocuk,• Başkalarına karşı ilgisizdir.• Göz temasından kaçınır.• Başkaları ile kendiliİinden iletişim kurmaz.• İsteklerini bir yetişkinin ellerini kullanarak belirtir.• Diğer çocuklarla oynamaz.• Sürekli bir konu üzerinde konuşur. Sebepsiz şekilde ağlar, güler ve sebepsiz davranışlarda bulunur.• Anlamsız sözleri üst üste tekrarlar.• Nesneleri tutup sürekli döndürmekten hoşlanır. Değişikliklerden hoşlanmaz.• Yaratıcılık gerektiren oyunları oynayamaz.• Bazıları yaratıcılık gerektirmeyen bazı işleri oldukça hızlı ve iyi yapar.Otizmin Tipik BelirtileriOtistikler aşağıdaki tipik davranışların en az yarısını gösterirler .Bu semptomlar çok hafif ya da çok şiddetli olabilir. Her bir semptomun etkisi de diğerinden farklı olabilir. Ayrıca, Bu davranışlar birçok farklı sebeple ve yaşlarına uygun olmayacak bir şekilde sergilenebilir.Diğer Çocuklarla ilişki kurmakta zorluk Herşeyin aynı olmasını istemek, rutin yaşama bağlılık, değişikliklere aşırı tepki vermek Uygunsuz ve sebepsiz gülmek ve ağlamakTehlikeye karşı duyarsızlık Göz temasının çok az ya da hiç olmaması Sürekli aynı oyunları oynamakAcıya karşı duyarsızlık Ekolali (Cevap vermek yerine, kendisine söylenenleri aynen tekrar etmek) Yanlız kalmayı tercih etmekTemastan, kucağa alınmaktan ya da sevilmekten hoşlanmamak Objeleri kendi etrafında çevirmek Seslere karşı aşırı duyarlılık ya da aşırı duyarsızlıkObjelere gereksiz yere bağlanmak İhtiyaçlarını belirtmekte zorlanmak. Konuşma yerine hareketlerle ihtiyaçlarını belirtmeye çalışmak Aşırı hareketlilik ya da aşırı hareketsizlikBir sebep olmadan strese girmek, üzüntü duymak Normal öğrenme metodlarına karşı duyarsızlık Motor hareket gelişiminde düzensizlik. (Topa vuramaz ama küpleri üst üste dizer)ÖNEMLİ NOT: Yukarıdaki tipik belirtilerin gözden geçirilmesi, otizm teşhisi koyulması için yeterli değildir. Otizm teşhisi bu konunun uzmanları tarafından, detaylı inceleme yapıldıktan sonra koyulabilir. Profesör Rendle Short’un çalışmasından adapte edilmiştir*.* Brisbane Children’s Hospital, University of Queensland, Australia.KaynakOTİSTİK ÇOCUKLARIN VE AİLELERİN SORUNLARLA BAŞ EDEBİLME YOLLARIOtistik çocuğu olan aileler için en önemli soru, kendilerini nelerin beklediği ve çocuklarının ileride nasıl olacağıdır. Özellikle çok erken yaşlardaki duruma bakıp çocuğun ileride hangi noktaya geleceğini ve nasıl bir gelişim göstereceğini kestirmek zordur. Aileler çocuklarının öncelikli olarak konuşup konuşamayacağını sonra, okula gidip gidemeyeceğini, giderse ne tür güçlüklerle karşılaşacaklarını bilmek isterler. Çocuğun içinde bulunduğu durumun erken fark edilmesi ve eğitim aldığı sürece çocuğun izlenmesi, güçlü ve zayıf taraflarının ortaya çıkarılması aileye ve eğitimciye yol gösterir. Otizmde ilerisi için umudu artıran etkenlerden birincisi erken tanıdır. Olabildiğince erken fark edilerek çocuğun çocuk ruh sağlığı kliniğine götürülmesi ve tanının konması ya da en azından belirtilere yönelik tedavi edici girişimlerin başlatılması çocuğun ilişki kurma güçlüğü ile baş edilmesini kolaylaştırır.Erken tanı ve müdahale; çocuğun kendine ve çevresine farkındalığını, ilgilerini, öğrenmesini ve becerilerini geliştirmesini hızlandırır. Ailenin ve çocuğa tanı koyan uzmanların çocuğu, gelişimsel düzeyine uygun bir müdahale programına hızla başlatmasında yarar vardır. Okul öncesi dönemde konuşması gecikmiş ya da durmuş ve ilgi alanı kısıtlı yaşına uygun becerileri göstermeyen bir çocuğun klinikte ayaktan bireysel tedavisinin yanı sıra, uygun bir kreş ya da anaokuluna gönderilmesi ve özel eğitim programına alınması gerekir. Bu müdahalede bireysel tedavi erken yaşlarda çocuğun ana babasının da katılımıyla farklı yöntemlerle uygulanabilir.• Anne baba ve çocuk birlikte oyun terapisine alınabilirler. Video kayıt yöntemleri ile terapi yürütülebilir.• Çocuğun yaşı ve gereksinimi göz önüne alınarak bireysel tedavi uygulanabilir.• Çocuğun yaşıtları ile bir arada olmasının sağlanabilmesi için bir kreşe ya da ana okuluna gönderilmesi de tedavinin bir parçasıdır. Özellikle taklit becerisinin gelişimi ile otistik çocuk yaşıtlarıyla bir arada olmaktan yararlanır. Dil gelişimi hızlanır. Duygusal ve sosyal gelişimi desteklenmiş olur.• Otistik çocukların kendi haline bırakılmaması gerekir. Bu nedenle belirli bir düzen içinde eğitim ve öğretim olanaklarından yararlanması sağlanmalıdır. İlköğretim çağına geldiğinde de okula gitmelidir.Otistik çocuğun otistik belirtilerinin derecesi de gelişimini olumsuz etkileyebilecek bir diğer faktördür. Belirtiler çok ağır ve çocuğun yaşı büyükse tedavisi klinikte aralıklı izlenerek ve bir özel eğitim kurumuna gitmesi sağlanarak yürütülür. Çeşitli sosyal ve sportif etkinliklerden de yararlanması mümkündür.Otistik çocuğun gelişimini etkileyen bir diğer faktör de çocuğun içinde bulunduğu çevredir. Otistik çocukların da tüm çocuklar gibi bol uyarana gereksinimleri vardır. Çocuğun uyaranları kabul derecesine göre çevresi düzenlenmelidir. Çocuğa;• Dokunmak• Onunla konuşmak• Çevresinde olup biteni onun anlayabileceği gibi sade bir dille ona anlatmak, yaşadıklarını, birlikte geçirdikleri anları çocuğa anlatmak,• Masal ve hikaye okumak,• Resimli kitaplara bakmak ve• Günlük kullanım alanı içindeki eşyaların adını, işlevini öğretmek önemlidir.Oyun alanı, oyuncaklar, yaşıtlarıyla birlikte olma, sosyal yaşamın bir parçası olma çocuğun gelişimini hızlandırır.Otistik çocuklarla ilgilenirken birinci adım çocukla ilişki kurmaktır. Çocukla ilişki kurarken, eğer çocuğun tercih ettiği bir ilişki ya da oyun varsa, öncelikle onun seçilmesi ve sürdürülmesi gerekir. Çocuğun ilişki biçimi ya da oyunu tek düze olsa bile, bu oyun ya da ilişki şekli, yetişkin tarafından zaman içinde zenginleştirilebilir. Ancak otistik çocukların çoğu ilişki aramaz, kendi başına yineleyici davranışlar yaparlar. Bu durum da anne babayı ümitsizliğe düşürür ve çabuk pes etmelerine neden olabilir. Bu durumda ilişki kurmanın çeşitli yolları denenmeli ve pes etmeden uygun olan yol bulunmalıdır. Genellikle her çocuk gıdıklanma, hoplatma, kucakta yüz yüze oturarak sallanma ve şarkı söyleme gibi oyuncaksız oynanabilen oyunlardan keyif alır. Çocukla ilişki kurmaya çalışırken ve oyunlar oynanırken ;• Çocukla yüz yüze ve göz göze gelmeye çalışılmalıdır• Çocukla oynayan kişinin oyunlara keyifle ve içtenlikle katılması önemlidir. Mekanik ve ödev gibi yapılan oyunlara çocuklar da içtenlikle katılmazlar, çabuk geri çekilirler.İlişki kurma yollarından bir diğeri de, hayali oyunların geliştirilmesidir. Otizmi olan çocukların temel belirtilerinden bir tanesi de kendiliğinden hayali oyuna başlamamaları ya da katılmamalarıdır. Bu tür oyunlar için, evcilik oyuncakları gibi hayali oyunlar oynayabileceği oyuncaklar gerekir. Günlük yaşamını anlayabileceği ve anlamlandırabileceği yeme yedirme, uyku, alışveriş ve pikniğe gitme gibi oyunların oynanması yararlıdır. Oynanan oyunlar çocuğun ilgisini çekmiyormuş gibi görünse bile oyun sürdürülmelidir. Oyuna ilgi çekebilmek için önce oyuncağın işlevi gösterilir sonra çocuğun yaşantısıyla ilgili önemli olaylar oyunlaştırılır. Bütün çocuklar için yemek yemek, yedirmek, uyumak ve uyutmak, banyo yapmak berbere gitmek, doktora gitmek önemli olaylardır. Hayali oyunlar çocuğun belleğinin gelişmesini, hayal kurmasını, olayları akılda tutmasını sağlar. Yaşam olayları, günlük yapılan faaliyetler kısa hayali oyun senaryoları haline getirilip, 2-3 cümlelik oyunlar şeklinde oynanabilir. Eğer oyun çocuğun ilgisini çekmediyse 4-5 dakika sürdürülür ve belirli sonuç bölümüyle sonlandırılır. Bu oyunlar esnasında öncelikle çocuğun ilgilendiği oyun üzerinden ve onu izleyerek oynamaya dikkat edilmelidir.Etkinlikler çocuğun gelişimsel düzeyine, dikkatini toplama süresine, bellek kapasitesine ve el becerisine uygun olmalıdır.Çocuğun gelişim düzeyinin üstündeki etkinlikler onu başarısız hissettireceğinden hevesini azaltacaktır.• Çocukla ilişki kurulurken ve eğitimde kullanılan dil çocuğun düzeyine uygun olmalıdır. İletişim problemi olan çocuk için kısa ve net cümleler kullanmak önemlidir.• Çocuğun oyun ve eğitim saatlerini tek ve uzun bir sürede yapmaktansa kısa sürelerde sık sık tekrar ekmekte yarar vardır.• Çocuk ile konuşurken onun göz seviyesine eğilmek ve ona bakarak konuşmak gerekir.• Çocuktan bir şey yapması istenirken kısa ve net cümleler kullanılmalıdır, örneğin “buraya gel” gibi ve vurgulanarak söylenmelidir.• Çevrede çocuğun dikkatini dağıtacak uyaranlar olmamasına özen gösterilmelidir.• Oyun kurulacak malzeme ile çocuğun önceden serbestçe oynayıp keşfetmesi çocuğun oyuna merakını arttırır.• Çocuğun dikkatini toplamasını kolaylaştırmak için abartılı mimikler, tonlamalar yapmak etkili olacaktır.İlişki kurma aşamasında zorluk çekilen davranışlar arasında; göz göze gelme adıyla çağrıldığında bakma, selamlaşma, anlama, taklit, istekleri yerine getirme, farkındalık davranışları sayılabilir. Göz göze gelme ve adı söylendiğinde bakma sağlandıktan sonra, ilişki kurma boyutunda çok önemli bir mesafe kaydedilmiş olur.OTİZMDE TEDAVİ YAKLAŞIMLARIBugün otizm tedavisinde en önemli yaklaşım özel eğitim ve davranış tedavileridir, nadiren ilaç tedavisi kullanılır. Tedavi planı kişiden kişiye değişmektedir, çünkü yaygın gelişimsel bozuklukların belirtileri geniş bir yelpazede yer alır ve çocuğun yaş düzeyine geriliğinin ağırlık derecesine göre değişir.Otistik çocukların kendine özgü öğrenme gereksinimleri ve özellikleri vardır. Eğitim uygulamaları açısından bu özelliklerin dikkate alınması gerekmektedir. Söz konusu özellikler bütün otistik çocuklarda bulunmamasına karşın çoğunda, sıklıkla gözlenmektedir. Otistik çocukların öğrenme özellikleri aşağıdaki gibi açıklanmıştır;• Organizasyon güçlüğü; otistik çocuk için organizasyon karmaşık, birbiriyle bağlantılı ve soyut bir durumdur. Sistematikalışkanlıklar ve çalışma rutini oluşturulması bu güçlüklerin giderilmesinde etkili olur. Bu amaçla organizasyon güçlükleri için beceri kontrol listeleri hazırlanabilir. Görsel programlar ile çocuklara neyi tamamlamış oldukları bundan sonraki aşamada yapılması gereken şeylerin neler olduğu ve ne şekilde devam edileceği gösterilmiş olur.• Dikkatin kolaylıkla dağılması; otistik çocukların dikkatleri bir biçimde dağılıyor olsa da, dikkatlerini dağıtan unsur çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Bu durumda çocuğun dikkatini dağıtan unsur belirlenmeli ve ona uygun bir çevre düzenlemesi yapılmalıdır.• Otistik çocuklar yapmaları gereken işlerin sırasını sıklıkla unuturlar. Sıralamalar var olan ilişkilerin fark edilmesini gerektirdiğinden eğitimci tarafından genellikle göz ardı edilir.• Genelleme güçlükleri yaşarlar, belirli bir ortamda öğrendiklerini diğer bir ortama aktarmakta güçlük yaşarlar. Uygun genellemeler yapılabilmesi sıralamalar için gereken ilkelerin anlaşılmasını ve benzer durumlarda uygulanmasını gerektirir. Genelleme becerilerinin geliştirilmesi için anne babalarla uzmanların dayanışma içinde olmaları, benzer yaklaşımları benimsemeleri ve benzer becerilerin geliştirilmesine odaklanmaları gerekir.• Otistik çocuklarda sayısal kavramları anlama yeteneği sıra dışı bir biçimde gelişmiş olabilir ancak organizasyon ve iletişim yetersizlikleri nedeniyle bu yeteneklerini kullanamayabilirler.Otizm tedavisinde erken tanı ve tedavi , hastalığın seyrini değiştirmek ve çocuğun daha yüksek bir iyilik düzeyine ulaşmasını sağlamak bakımından önemlidir. Ayrıca özel eğitimin bir an önce başlatılması için önemlidir. Erken tanı konan otistik çocuklarla yapılan çalışmalarda özellikle sosyal, duygusal ve dil alanında büyük gelişmeler sağlanmıştır. 5-6 yaşına kadar hiçbir tedavi uygulanmayan çocuklarda ise zamanla gösterdikleri pek çok davranışın bile kaybolduğu bilinmektedir.Otizm; Yaygın Gelişimsel Bozukluklar kapsamı içinde yer alan bir çocuk ruh sağlığı sorunudur. Yaygın Gelişimsel Bozuklukların başlıcaları şunlardır;Rett Sendromu ; başlangıçta baş çevresi dahil, normal gelişme gözlenir, ancak 5 aylık ile 4 yaş arasında baş çevresi yeterince büyümez, takiben el becerilerinin kaybı ve stereotipik el burma hareketleri gözlenir. Sosyal beceriler ve ifade edici alıcı dil gelişimi 2 veya 3 yaşlarında bozulur.Çocukluk Dezintegratif Bozukluğu ; çocuklar 2-4 yaşlarında normal gelişim gösterirler, sonrasında sosyal, iletişim, konuşma ve uyum becerilerinde aşırı gerileme (regresyon) oluşur.Asperger Bozukluğu ; normal bir zeka ve normale yakın gelişimi olan ancak, karşılıklı sosyal etkileşim ve ilişkilerde niteliksel bozukluklar, bazı tuhaf davranışlarla kendini gösteren bir bozukluktur. Asperger bozukluğu olan çoğu çocuk normal dil gelişimine sahip olmasına rağmen, yüz ifadeleri ve sosyal jestleri gibi sosyal etkileşim becerileri genellikle eksiktir. Diğer insanlara nasıl yaklaşılacağı konusunda “sezgisel bilgileri” eksiktir.Otistik çocuğu olan aileler çocuğun tedavisinin sağlanması ve izlenmesi konusunda çocuk ruh sağlığı klinikleri, özel eğitim okulları, MEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü, MEB Rehberlik ve Araştırma Merkezleri gibi kurum ve kuruluşlardan yardım alabilirler. Çocukların yaşıtları ile birarada olmaları konusunda da kreşler ve anaokulları ile ilköğretim okullarından yararlanabilirler.Kaynak: : www.otizm.org www.ozida.gov.tr

otistik çocuklarda evde uygulanabilecek aktiviteler

HAMBURGER OYUNU Battaniye veya mat içinde çocuğu yatırın, döndürerek rulo yapın, ve siz üstüne baharat koyarmış gibi yapıp, hamburgerin üstünü ovalayın. Her baharat çeşidine farklı bir dokunum yaparsanız, uyarıyı daha ismi söylendiğinde tanır ve hazırlıklı olur veya öğrendikten sonra siz ona sorup, bulmasını sağlayabilirsiniz. Mat veya battaniye kalın gelecek olursa alıştığı bir örtü ile de deneyebilirsiniz. YERDE YÜZME OYUNU Yere üst üste birkaç mat sererek bir yüzme havuzu oluşturun. Çocuğunuz havuza atlayarak, karnının üstünde sürünerek öbür uca dek yüzmeli. Çıktığında çıplak ayak ve elleri havlu ile kurulanmalı. Değişik yüzme stilleri de bu aktiviteye ilave edilebilir. (Mat yerine halı veya battaniye de koyabilirsiniz.) Yüzmeye gitse de bu aktiviteden alacağı çok farklı uyaranlar var. HALIDA EMEKLEME OYUNU Emekleme, yuvarlanma, komando sürünmesi, kalçaların üzerinde ilerleme gibi aktiviteler bir rampa üzerinde veya mat- yastık benzeri materyallerle oluşturulan bir tepe üzerinde “lideri takip et” tarzında bir dramatizasyonla uygulanabilir. Ayrıca fok, yılan veya yerde yuvarlanan bir köpek olabilir. HALIDA SÜRÜKLEME OYUNU Yere alçaklı-yüksekli matlar, halılarla bir alan oluşturun. Çocuk sırt üstü veya yüzükoyun pozisyonda biri tarafından sürüklensin. Farklı yönlerde deneyin. Bir mat üzerinde inip-çıkma şeklindeki bu oyunu, kontrollü olarak arkadaşları ile birlikte birbirlerini çekmesi sağlanabilir. Hem çeken hem çekilen çocuk için faydalı bir aktivitedir. TOP YUVARLAMAK Çocuğunuz, yüzükoyun veya sırt üstü yatarken vücudunun üzerinde biraz basınçla top yuvarlayın. Eğer çok kaçınırsa, ısrarcı olmayın. Top dışında etrafta kullandığınız pek çok materyali bu eylem için kullanabilirsiniz. NOKTAYI BULMA OYUNU Çocuğunuzun vücudunun muhtelif yerlerine yumuşak tebeşirle işaret koyun. Çocuğun bu noktaları dokunarak, ovarak, silkeleyerek veya bir bez, havlu ile temizlemesini sağlayın. DAĞA TIRMANMAK Bir çeşit dağ süsü verilmiş bir tepeye karnının üzerinde sürünerek, sadece elleriyle kendisini itmesini sağlayın. Tepeye tırmanıştan sonra yuvarlanma veya kayma ödül olarak verilebilir. EL ARABASI Çocuğunuz elleri üzerinde yürürken siz veya daha güçlü bir çocuk tarafından bacaklarından tutulur (bir ip veya yol üzerinde de olabilir) ileriye gitmesi sağlanır. Oyunun varyasyonları arttırılabilir. Rampalar, merdivenlerde uygulanabilir. Bunu çok dikkatlice çok zorlamadan uygulayalım. RESİM TAHTASI Tahta üzerinde her iki elle çizim yapma veya her iki elle aynı/farklı hareketlerle temizleme işlevleri yapılabilir. Traş köpüğü veya yoğun bir kremle aynada ya da farklı bir yüzeyde aynı aktivite uygulanabilir. Ağzına götürme riski nedeniyle krem şanti de uygulanabilir. DUVAR İTME Her iki elle çocuğun duvarı itmesi ve itebileceği ağırlıkta bir nesneyi yer değiştirmesi sağlanabilir. Arkasından destek oluşturabilirsiniz. Omuzların ve kolların eşit itmelerine dikkat ediniz. EVDE UYGULAMALARA ÖRNEKLER - Yuvarlanmak,takla atmak, atlamak, koşmak, hoplamak. - Bir çok baş ve vücut hareketiyle dans etmek. - Baş üzerinde bir nesneyi tutarken yuvarlanmak. - Sırt üstü yatıp,dizleri göğüs üzerinde kavrayıp sallanmak. - Oyun alanı eşyalarını hareket ettirmek, oturmak ve dönmek, trambolinde zıplamak. - Bir duvarı (ya da bir yetişkini) ellerle, bir diğerini ayaklarla itmek. - Çocuk sırt üstü uzanmış ve kolları vücuda dik iken kollar, sizi geri itene dek itmek. - Halat çekme, emekleme, dirsekler üzerinde sürünme, diz üzerinde yürüme (öne,yana,ortaya) - Plastik bir bisiklete binerek itmek - Hayvan yürüyüşleri; Ayı : Açık bacaklar açık kollara dayanarak Yengeç : Kalça yere değmeden el ve ayaklar üzerinde. Ördek : Ayak bileklerini ellerle tutarak. Sakat Köpek : İki ayakla aynı anda kısa süreli sıçrayışlar. Yılan : Karın üzerinde, el ve ayağın yardımı olmadan. Solucan : Sırt üstü, bacakları yukarı itip sonra vücudu çekerek. Mors : Karın üzerinde, açık kollarla. - El arabası yürüyüşü - Dikey bir kara tahtada uzun bir çizim yapmak. - Sabit olmayan yüzeylerde hareket etmek (şişirilmiş deniz yatağı gibi) gelişimsel pozisyonları sürdürmek. (emekleme, diz üstü, sırt üstü, yüz üstü) - Tırmanış aktiviteleri - Engelli bir plan izleme. - Engelli plan sırasında kaykay sürmek. - Çocuğun aktiviteler oluşturmasına izin vermek ve çevre düzenlemesine yardım etmesini sağlamak. - Çocuğun sakız ya da şeker çiğnemesine / emmesine izin verilmelidir. - Çocuğun gerçekleştirmesi için bir görev sırası hazırlamak, bir görevle başlayıp, üzerine yapılandırmak. - Çeşitli inşa oyuncakları ve inşa blokları ile oynamak. - Çocuğun sınıf içinde uygunsa veya evde uyarılmışlık seviyesi düşene dek oturma ve dönmesine imkan sağlanmalıdır. - Sallanan bir düzlemde sallanma. - Çocuğun bir hoplama topu üzerinde hoplaması. - Bir mat üzerinde, farklı pozisyonlarda yuvarlanma - Oyun alanında çocuğu sallama ve çocuğun kendini durdurmasına izin verme. - Oyun alanında ya da spor salonunda kaba motor aktiviteler yapma. (koşma, çok hızlı koşma, zıplama) - Gün içinde çocuğa ağır kitaplar ve objeler taşıtın. - Çocuğun, ellerini sıranın altına koyup, yukarı doğru itişler yapmasını sağlayın. Çocuğunuz ile oyun oynarken ilk aşamada çocuk kendi kendine oynarken amaçlı bir oyun ortaya çıkarmasını öğretmek gerekir. İkinci aşamada , oyuna başka birisini de katmasını öğretmemiz gerekir. mesela , yakalamaca , ceee oyunları gibi v.s. Daha sonra ´´Sıra Kimde´´ oyunları gibi , basit oyunlarla , çocuğun farkına bile varmadan , beraberce oynanan oyunlara teşvik etmek gibi.... Mesela, çocuğun kolunu veya bacağını kaşıyın, sonra Sıra sende diyerek onun sizin kolunuzu kaşımasını teşvik edin ( gerekirse çocuğun elini tutup kolunuzu kaşımasını öğretmek amacıyla yardımcı olun ),ve yine Sıra bende diyerek siz onun kolunu kaşıyın , bu arada size kısa bakışlar atacaktır , ve sizde onun bakisini yakalamaya calisin.bu oyun çeşitlilik kazanması açısından , kaşıma-ufalama , gıdıklama seklinde genişletilebilir. Bu basit oyunla çocuğunuzun bir sürü duyularını harekete geçirmiş oluyorsunuz ,sıra beklemek, tende değişik algılamalar , göz kontağı ve beraber oynanan bir oyun seklinde vb. Göz kontağı kurmak için; · İstediği nesneleri vermeden önce nesneyi göz hizanıza tutup size bakmasını sağlayıp sonra verin. Bu arada vereyim mi diye sorup kısa bir süre beklerseniz ona cevap vermesi gerektiğini, hafifçe ‘ver’ diyerek de ne cevap vermesi gerektiğini öğretmiş olursunuz. Bu ‘ver’i üçüncü bir kişinin söyleyerek model olması daha da iyi olur. · Baloncuk yapmak göz kontağı kurmada genellikle işe yarar. Burada da aynı şekilde ‘üfleyeyim mi?’’ Üfle’ kalıbını çalışabilirsiniz. Alıcı dili desteklemek için; Kaynakça: Otistik Çocuklar Derneği. www.oder.org · Yönergenizi kısa net sözcüklerle verin. (al, ver, gel, bak, otur) bu ,daha rahat anlamasını, daha çabuk taklit etmesini sağlayacaktır. Yönergenizi anlamazsa fiziksel yardımla yaptırın. · Çevresinde gördüğü her şeyin adını söyleyin. Ama 2bak oğlum bu top ‘şeklinde uzun cümlelerle değil, ‘bu top’ şeklinde kısaca. · Aile albümü, resimli kitaplar, market broşürlerine birlikte bakın. Her seferinde parmağınızla gösterip’ bak dede’’ bak kek ‘diyerek bakmasını sağlayın. Ondan da göstermesini isteyin. · Çocuğun ilgi alanlarını izleyin. Herkes ilgilendiği şey hakkında konuşmak ister. Arabalara ilgi gösteriyorsa hedef sözcüklerini ve etkinliklerini arabalarla ilgi konulardan seçin. · Aynı eylemler için hep aynı sözcükleri tekrar tekrar kullanın. Sütünü içerken; iç, giydirirken giy, tuvaleti veya yemeği bittikçe ‘bitti’top atması için;’at’beklemesi için her seferinde;’bekle’ gibi. Çocuk ne kadar çok duyarsa taklit etmesi o kadar mümkün. · Konuşma organları ile egzersiz. Özellikle üfleme; flüt, mum, kağıt parçaları, pipon topu, tüy vs. pipetle içme çalışmalısınız. Çocuklar nefeslerini ve konuşma organlarını koordine etmekte güçlük çekiyorlar. · Hayvan sesleri taklit etme çalışabilirsiniz. Daha geniş tutarsak, duymaktan hoşlandığı sesleri yakalamaya çalışın. Şarkı nakaratı olabilir, şşşt sesi veya çuf çuf,düdüüüt gibi ,deneyerek bulabilirisiniz. · Oyun oynamayı öğretmelisiniz. Bunun için belki önce siz öğrenmelisiniz. Birkaç öneri; şişeye boncuk atma, kağıdı karalama veya resim, saklambaç, sepete top atma, fış fış kayıkçı,oyuncak arabaya çeşitli nesneler koyarak sürme,bebek sallama,yedirme,kutu kutu pense vb. sizinle oyun ve etkinlikleri paylaşması çok önemli. Ayrıca salıncağı çok kullanmanızı, takla atmayı,tek ayak üzerinde zıplamayı, emeklemeyi, iki eli üzerinde yürüme (siz ayaklarını tutuyor olacaksınız) çalışmalar önerilmektedir.
Otistik Çocuklar Derneği. www.oder.org

otizmde erken uyaı sinyalleri

Otistik Spektrum Bozukluğu konusunda yapılan araştırma ve çalışmalarda bazı davranışların altı çizilir ve bu davranışların gözlenmesi halinde “formel değerlendirme”nin şart olduğu konusu önemle vurgulanır. ”Bekle-gör”yöntemi ise kesinlikle kullanılmamalıdır.Aşağıda sayılacak noktaların varlığı ilişki ve konuşma bozukluğuna,özellikle de OSB(otistik spektrum bozukluğu) ye işaret edebilir. Ancak çocuğunuz aşağıdaki noktaların 1 veya 2 tanesini gösteriyorsa bu OSB veya benzer bir durum olduğunu göstermez, bu sadece gelişimdeki bu farklılığın “uzman gözü” ile değerlendirilmesinin gerektiğine işaret eder.• Gülümsemiyorsa, sıcak mutlu bir ifadesi yoksa(6 ay ve sonrasında)• Sese ses, gülümsemeye gülümseme ya da diğer yüz ifadelerine yüz ifadesi ile karşılık vermiyorsa(9 ay ve sonrasında)• 12.ayda henüz babıldama yoksa• 12.ayda gösterme, dokunma, işaret etme ya da el sallamayı taklit/tekrar etmiyorsa• 16.ayda kelime yoksa• 24.ayda tekrar ve taklit olmadan anlamlı 2 kelimelik cümle kuramıyorsa• Hangi yaşta/ayda olursa olsun konuşma/babıldama kaybolmuşsa.Whetherby/Woods ise 2 yaşta görülebilecek ve OSB (Otistik Spektrum Bozukluğu) konusunda “uyarı sinyali”sayılabilecek noktalara dikkat çekiyorlar.• Objelerle yapılan tekrar hareketleri(ışıkları açıp/kapama, aynı oyuncak ile aynı biçimde oynama gibi...)• Göz ile takip eksikliği(çocuk zayıf derecede göz kontağına sahiptir ve diğer kişilerin baktığışeylerle ilgilenmez, bakışları takip etmez)• Adına cevap vermez(adı söylendiğinde/çağırıldığında reaksiyon göstermez).Önemli not: Yukarıda sayılan belirtiler çocuğunuzda gelişim bozukluğu yada OSB olduğunu göstermez, sadece profesyonel bir yaklaşım ve değerlendirmenin gerekli olduğunu gösterir.

Otistik Spektrumda Yer Alan Bir Çocuğun Ergenliğe Geçiş Sürecinde ve Gençlik Döneminde Akılda Tutulması Gereken 12 Püf Nokta

Otistik spektrumda yer alan bir çocuğa sahipseniz, çocuğunuz gün be gün büyürken bazen küçük değişimleri gözden kaçırabilirsiniz. Bir bakarsınız kızınız neredeyse boyunuza ulaşmış. Ya da oğlunuzun sakalları çıkmaya başlamış. Bu fiziksel değişimler çocuk gelişiminde önemli bir dönüm noktası olan ergenliğin sinyallerini vermektedir. Otizm ve ergenlik: Her ikisi de bir ebeveyn için tek başlarına bile yeterince emek gerektiren karmaşık durumlardır, hele ki bir araya geldiklerinde… Eğer ergenlik dönemine giren, otistik spektrumda olan bir çocuğunuz varsa aşağıda aktarılan öneriler size bu dönemi daha yumuşak atlatmanız konusunda yardımcı olacaktır. Çocuğunuzun bilişsel ve duygusal düzeyi, iletişim becerisi her ne noktada olursa olsun bu önerilere mutlaka göz atmalısınız.1. Karşı koyma / itiraz etme sadece otizme bağlı değildir: Otistik spektrumda yer alsın ya da almasın, ergenliğe geçişte çocuğun davranışlarında ve kişiliğinde kesin bir değişim gerçekleşir. Dikkatinizi çekme isteği, kendi bağımsızlığını istemeye dönüşür. Spektrumda bulunan çocuklar için bu davranış değişikliği karşı koyma gibi görünebilir; artık isteklerinizi daha önce olduğu gibi yerine getirmiyorlardır. Otistik özelliklerini bir tarafa bırakacak olursak bu değişim gelişimlerinin normal bir parçasıdır. Bir ebeveyn olarak çocuğunuzun birey olma sürecini desteklemek, bazen onaylanmayacak gibi olsa da çok önemlidir. Çünkü bu değişim her ne kadar negatif bir süreç olsa da gelişimi açısından oldukça pozitiftir.2. Ergenler kendi seçimlerini yapmaları gerektiğini öğrenmelidir: Büyüyen çocuğunuza seçim yapma hakkı tanımak ona karar alma ve bunun sonuçlarını ( iyi ya da kötü ) kabul etmeyi öğretecektir. Ayrıca kendi hayatı üstünde daha çok kontrol gücü olduğunu fark etmesini de sağlayacaktır. Bunun çocuğun seviyesiyle hiçbir alakası yoktur. Ona sürekli seçenekler sunun ve seçeneğinin arkasında durmasını sağlayın. Unutmayın ki büyüdükçe kendi hayatı hakkında alınan kararlara daha çok dahil olmak isteyecektir. Ona şimdiden seçim yaptırmak ( tabii kendi belirleyeceğiniz seçenekler arasından ) ona önemli hayat becerileri kazandırmanın ilk adımıdır.3. Gündelik işler sorumluluk kazandırır: Yaşı ne olursa olsun çocuğunuza bir gruba ait olmayı öğretmek ( ister bu aileniz olsun isterseniz bir çalışma grubu ) beraberinde sorumluluklar da getireceği için çok önemlidir. Çocuğunuzu şimdiye kadar bu tür sorumluluklardan muaf tuttuysanız, artık buna bir son verin. Ergenler bir ailede yaşamanın keyifli anlar demek olduğunun ötesinde bazı sorumluluklar da gerektirdiğini de öğrenmelidir. Gündelik işler çocuğunuzun kendisine karşı sorumluluk sahibi olmasını sağlayacaktır. Ayrıca kimseye bağımlı olmadan yaşamayı öğreteceği gibi kendine güvenini de tetikleyecektir. Otistik spektrumda yer alan her birey kendi seviyesinde bir etkinlikle sorumluluk almayı öğrenebilir. Sadece çocuğunuza gerçekten fırsat vermeyi deneyin.4. Nöbetlere dikkat edin: Otistik spektrumda yer alan her dört gençten biri ergenliğe geçiş döneminde nöbetler geçirmektedir. Bunun sebebi net olarak bilinemese de nöbetlerin sebebi vücuttaki hormonal değişimler olabilir. Bu nöbetlerin birçoğu basit bir gözlemle belirlenemez çünkü oldukça küçüktür. Bunların farkına varabilmek için şu işaretlere dikkat etmelisiniz: çocukluk döneminde akademik olarak başarılıyken ergenlikte bunun çok az olması ya da duraklaması, davranışsal ya da bilişsel kazanımların kaybedilmesi, kendini yaralama, agresiflik ya da şiddetli öfke nöbetleri gibi yeni davranış sorunlarının ortaya çıkması.5. Değişen vücudu hakkına çocuğunuzla konuşun: Vücudunuzun neden olduğunu bilemediğiniz ve hiçbir şey yapamadığınız bir değişim gerçekleştirdiğini hayal edin. Çocuğunuz spektrumun hangi noktasında olursa olsun, bu değişim hakkında bilgisi ne kadar net olursa olsun bu değişimi gerçekten anlayabileceği bir seviyede ve dille ona anlatmanız gerekmektedir. Aksi takdirde çocuğunuz adet gördüğünde ya da ıslak rüyalar yaşadığında fazlasıyla ajite olabilir ya da bu durum onu çok endişelendirebilir. Başlangıçta basit kelimeler ve resim, fotoğraf gibi görseller oldukça yardımcı olabilir. Net, açık olun ve abartmayın; bu tek bir seferde halletmeniz gereken bir konuşma değil…6. Mastürbasyon, hayatın bir gerçeği: Mastürbasyon her ergenin gerçekleştireceği normal bir aktivitedir, bununla yüzleşin. Bir kez keşfedildiğinde durdurulması güç bir aktivitedir, takıntı haline dönüşebilir; özellikle de kendini uyaran eylemlerde bulunmaktan keyif alan bireyler için. Bu noktada yapılacak en uygun şey ona bunun çok özel bir eylem olduğunu, bunu kendi odası gibi kendine ait özel bir yerde, yalnız olduğu bir zamanda yapması gerektiğini anlatmaktır.7. İlişkiler ve seks; tartışılması gereken konular: Seks birçok ebeveynin çocuğuyla tartışmayı rahat bulmadığı bir konudur. Bu sizin için ne kadar zor olursa olsun spektrumda yer alan çocuğunuzla seks ve kişiler arasında gerçekleşen farklı ilişkiler hakkında konuşmanız gerekmektedir. Çocuğunuz farklı olduğu için bu tür bir bilgiye ihtiyacı olmayacağını düşünmek çok çok yanlıştır. Ergenler bu konuda konuşur, dolayısıyla çocuğunuz istemeseniz de normal denen yaşıtlarından bu konuda bir şeyler duyacaktır. Onun sosyal-duygusal gelişimin en önemli noktalarından biri olan bu konunun soyunma odası eğitimine dönüşmesine izin vermeyin. Çocuğunuzun fonksiyonel seviyesi her ne olursa olsun ona karşı cins ve hem cinsleriyle girdiği etkileşimlerde dikkat etmesi gereken uygun olan ve olmayan davranışları, temasları ve sözcükleri öğretin.8. Kendini ayarlamak her yetişkin için çok önemlidir: Yetişkin bir bireyin öğrenmesi gereken önemli özelliklerden biri de hassas duygulara ve duyusal yüklenmeye karşı tepkilerini kontrol edebilmesidir. Çocuğunuz büyüdükçe duygularının farkına varmayı ve bunlarla başa çıkmayı daha rahat yapıyor. Okul için kendini sakinleştirme adına yeni teknikler geliştirmesi gerekiyor tabii. Örneğin yardım etmesi, mola vermesi için öğretmenine sinyal verme, yalnız kalınabilecek sessiz bir köşe bulma gibi. Evde de çocuğunuz aşırı yüklendiği bir günün ardından yalnız kalmak isterse buna mutlaka saygı gösterin…9. Kendine güven başarının anahtarı: Çocukların henüz küçükken iyi olduğu yönlerini vurgulayıp destekleyerek kendilerine olan güvenlerini artırın. Eğer çocuğunuzun kendine güveni düşükse evde, okulda ve sosyal ortamlarda insanlardan aldığı mesajlara odaklanın. Aldığı mesaj genellikle bir şeyi doğru dürüst yapamadığı yönünde olabilir. Bu da onun güvenini sarsıyordur. Çocuklar sadece hata yaptığında uyarılmamalı. Uygun davrandıklarında, tepki verdiklerinde ya da iletişim kurduklarında mutlaka takdir edilmeliler. Bu yöndeki gayretleri bile her seferinde onaylanmalı ve takdir edilmeli. Ergenlerin depresyon riski altında olduklarını unutmayın. Koşullar ne olursa olsun, yani sadece doğru ve uygun durumlarda değil, çocuklar sizler tarafından sevildiklerini ve değer verildiklerini bilmeliler.10. Kendini savunmak bağımsızlık için gerekli bir beceridir: Eninde sonunda çocuğunuz evden ya da sizden ayrılmak zorunda kalacak ve korumanız olmadan yaşayacak. Kendi adına konuşmayı öğrenmesi gerekiyor. Buna okuldan başlayabilirsiniz. Çocuğunuz güçlü ve zayıf yönlerinin, diğerlerinden farklı olduğu noktaların bilincinde olmalı. Ancak bu şekilde gerçek hayatta güçlenmesi ve başkalarından yardım alması gereken alanlarıyla, ayakları üstünde durmasına destek olacak güçlü noktalarının farkına varabilir.11. Zorbalık ciddi bir problemdir ve baş edilmesi gerekir: Zorbalık sözlü sataşmadan fiziksel bir kavgaya kadar çeşitlilik gösterebilir. Hangi düzeyde olursa olsun bu bireysel bir sorun değil, okul yönetiminin sorunudur. Okul tüm idari kadrosuyla zorbalığa karşı bir tavır takınmadığı ve disiplin geliştirmediği sürece okul hayatı çocuğunuz için zor geçebilir. Çünkü spektrumda bulunan ergen ve gençler diğer yaşıtlarındaki sosyal ipuçlarını, motivasyonları, muhtemel davranışları anlamakta güçlük yaşarlar. Bu nedenle kendilerini güvenilir olmayan durumların içine rahatlıkla sokabilirler. Ya da geleneksel olamayan davranışları veya en basitinden giyim tarzları onları hedef yapabilir. Bu nedenle çocuğunuzun sözel olmayan iletişim yollarını ve gizli anlamları bildiğinden emin olun. Onun için yaşıtlarını gözlemleyin. Ne giydiklerini, saçlarını nasıl yaptıklarını, ne tür müzik dinlediklerini bilip çocuğunuza bu yönde önerilerde bulunmak onun işini kolaylaştırabilir.12. Kendinize de zaman ayırın: Otistik spektrumda yer alan bir çocuğun getirdiği bütün sorumluluklar bir tarafa kendinize de mutlaka zaman ayırmalısınız. Bu isterseniz gün içinde keyif aldığınız bir aktiviteyle uğraşmak, spor yapmak ya da sadece dinlenmek olabileceği gibi haftada bir gece dışarı çıkmak şeklinde bir ödül de olabilir. Baterilerinizi şarj etmeniz gerektiğini unutmayın. Bu çocuğunuz içinde iyi bir model davranış olacaktır. Ona hayatın hepimiz için stres dolu ve yorucu olabileceğini, bununla baş etmek için rahatlatıcı ve dinlendirici yollar keşfetmemiz gerektiğini gösterebilirsiniz.Kaynakça: Autism – Asperger’s Digest Magazine (Eylül – Ekim 2006) ‘den çevrilmiştir.Çeviren: Kutşın Sancaklı

otistik çocukların eğitimlerinde faydalı ipuçları

Otizmli kişilerin çoğu görsel düşünürdür. Ben de resimlerle düşünürüm. Dili kullanarak düşünmem. Tüm düşüncelerim hayalimde dönen video kasetler gibidir. Resimler benim öncelikli dilimdir, kelimeler ise ikinci sırada gelir. Adlar en kolay öğrenebildiğim kelimelerdir çünkü zihnimde resimlendirebilirim. “Aşağı” ya da “Yukarı” gibi kelimelerin öğrenilebilmesi için öğretmen bunları çocuğa canlandırarak göstermelidir. Örneğin bir oyuncak uçağı masadan havalandırarak “yukarı” kelimesini söyleyebilirsiniz. Bazı çocuklar, yukarı ve aşağı kelimelerinin yazılı olduğu kartlar uçağa iliştirildiğinde daha kolay öğrenebilir. Uçak havalandığında yukarı yazılı kartı, yere indiğinde de aşağı yazılı kartı uçağa iliştirin.Uzun dizinlerden oluşan sözel komutlardan kaçının. Otistik kişiler sıralamayı hatırlamada problem yaşarlar. Eğer çocuk okuma biliyorsa komutları bir kağıda liste şeklinde yazın. Ben de aşamaları hatırlayamam, örneğin bir yer tarif edildiğinde ancak üç basamağını anlayabilirim. Üç basamaktan fazla tarifler yazılmalıdır.Aynı zamanda telefon numaralarını da hatırlamak da zorluk çekiyorum, çünkü onları da zihnimde resimlendiremiyorum. Otistik çocukların çoğu çizimde, sanatsal alanlarda ve bilgisayar programlamada başarılıdır. Yeteneğin olduğu bu tür alanlar desteklenmelidir. Çocuğun yeteneklerini geliştirmenin üstünde durulmalıdır. Gelecekte iş hayatında kullanılmak üzere bu tür yetenekler beceriye dönüştürülebilir. Otistik çocukların çoğu bir konuya saplantılı olurlar., tren ya da haritalar gibi. Bu tür saplantılarla başa çıkmanın en iyi yolu bunları okul çalışmalarını ya da genel olarak eğitimlerini motive etmek için kullanmak olacaktır. Eğer çocuk trenleri seviyorsa okuma ve matematik öğretmede trenleri kullanın. Trenle ilgili bir kitap okuyun ya da içinde tren geçen problemler çözün. Sayıları öğretmek için somut görsel metotlar kullanın. Ailem bana sayıları öğrenmemde yardımcı olsun diye bir oyuncak almıştı. Bu oyuncak birden ona kadar sayılar için her biri farklı uzunlukta ve renkte bloklardan oluşan bir setti. Bunun sayesinde toplamayı ve çıkarmayı öğrendim. Kesirleri öğretmek için de öğretmenim bana dört parçaya ayrılan ağaç bir elma ve iki parçaya ayrılan ağaç bir armut vermişti. Bunlar sayesinde de yarımları ve çeyrekleri öğrendim. Sınıfta en kötü el yazısı olan bendim. Otistik çocukların çoğunun el motor kontrolünde problemleri vardır. Akıcı el yazısı bazen çok zor olmaktadır. Bu çocuğun moralini bozabilir. Bu moral bozukluğunu azaltmak için çocuğun yazı yazmaktan zevk almasını sağlayın. Mesela bilgisayarda yazmasına izin verin. Bu el yazısına kıyasla çoğu zaman daha kolay olacaktır.Bazı otistik çocuklar okumayı hecelerle daha kolay öğrenirken, bazıları da kelimelerin bütününü ezberler. Ben hecelerle öğrendim. Ekolalisi çok olan çocuklar genellikle kartlar ya da resimli kitaplar kullanılarak öğretilebilirler, böylece resimler ve adlarının yazılışları birleştirilmiş olur. Resmin ve kelimenin yazılışının kartın aynı yüzünde olması önemlidir. Kelimeleri öğretirken çocuk kelimeyi telaffuz edişinizi, resmi ve yazılışını aynı anda görmelidir. Bir fiili öğretirken ise, örneğin “zıpla” yazılı kartı tutmalı, zıpla derken de aynı anda zıplamalısınız. Çocukken okul zili tıpkı bir dişçi aletinin sinire değdiğinde verdiği acı gibi kulaklarımı acıtırdı. Otistik çocuklar kulaklarını acıtan seslerden korunmalıdır. Bu tür korku uyandırıcı sesler olumsuz davranışlara sebep olabilir. Bazı durumlarda özel bir sese karşı olan duyarlılığı, örneğin itfaiye aracını sireni, bir ses bandına kayıt yapılarak hassasiyeti azaltmada kullanılabilir. Bu bant aracılığıyla çocuğun sesle tanışmasına, ve giderek sesin volümü artırarak çocuğun bu sese alışmasına yardımcı olunabilir. Kontrol çocukta olmalıdır. Bazı otistik kişiler de görsel karışıklıktan ya da florasan ışıklarından rahatsız olmaktadır. 60 devirli elektriğin kırpışmalarını görebilmektedirler. Bu problemi çözmek için çocuğun çalışma masasını pencere kenarına yerleştirin ya da florasan lambalar kullanmayın. Eğer bu lambaları bertaraf edemiyorsanız mümkün olduğunca yeni ampuller kullanın çünkü yeni ampuller daha az titreşim yapar. Florasan ışıklarının kırpışma etkisini azaltmak için çocuğun masasının yanına eski model bir akkor ışık ampullu ( güneş ışığına eş değer ışık, örneğin stat ışıkları ) lambada koyabilirsiniz. Her zaman hareketli olan ve yerinde duramayan hiperaktif çocuklar ise, ağırlık bağlanmış bir ceket ya da yelek giydirilerek sakinleştirilebilirler. Elbisenin yapacağı baskı çocuğun sinir sisteminin yatışmasına yardımcı olacaktır. En iyi sonucu almak için bu ceket yirmi dakika giydirilmeli ve arada birkaç dakikalığına çıkarılmalıdır ki sinir sistemi buna alışsın. Bazı otistik bireyler, eğer öğretmen bir salıncakta sallanıp ya da bir örtü yardımıyla onu yuvarlayıp karşılıklı bir etkileşim gerçekleştirirse daha iyi tepki verirler ve göz kontağı ile konuşma daha gelişir. Sallanmakla ya da örtünün baskısıyla oluşan duyusal girdiler bazen konuşmayı geliştirmeye yardım eder. Sallanma her zaman eğlenceli bir oyun olarak uygulanmalıdır, hiçbir zaman zorlanmamalıdır. Bazı çocuklar ve yetişkinler konuşmalarına oranla daha iyi şarkı söylerler. Kelimeler ve cümleler onlara şarkı şeklinde söylediğinde daha iyi yanıt verirler. Sese aşırı duyarlı bazı çocuklarda ise öğretmen alçak sesle fısıldayarak konuşursa daha iyi yanıt alınabilir. Sözel olmayan bazı çocuk ve yetişkinler ise görsel ve işitsel girdileri aynı zamanda işleyemezler. Tek kanallıdırlar da denilebilir. Aynı anda görüp duyamazlar. Aynı zamanda hem bakıp hem de dinlemeleri istenmemelidir. Ya görsel olarak bir görev verilmeli ya da işitsel komut kullanılmalıdır. Olgunlaşmamış sinir sistemleri eş zamanlı görsel ve işitsel girdileri işlemede yetersiz kalır.Daha büyük yaştaki görsel olmayan çocuklarda ise dokunma genellikle en güvenilir duyudur. Dokunarak hissetmek onlar için daha kolaydır. Harfler, plastik harflere dokunmaları sağlanarak öğretilebilir. Günlük programlarını, aktivite programından birkaç dakika önce objelere dokunarak daha iyi öğrenebilirler. Örneğin yemekten 15 dakika önce tutması için kaşık verin. Araba ile gezintiye çıkmadan birkaç dakika önce oyuncak bir araba tutturun.Bazı çocuk ve yetişkinler klavye bilgisayar ekranına yakın yerleştirildiğinde daha rahat öğrenebilirler. Bu kişinin ekranı ve klavyeyi aynı anda görmesini sağlayacaktır. Bazı kişiler bir tuşa bastıktan sonra ekrana bakıp bakmamaları gerektiğini unutmaktadırlar.Sözel olmayan çocuk ve yetişkinler, bir kart üzerinde resmi ve kelimenin yazılışını görerek, resimleri ve adlarını daha kolay ilişkilendirebilirler. Bazı bireyler çizimleri anlayamadıkları için öncelikle gerçek objelerle ve resimlerle çalışılmalıdır. Ayrıca resmin ve kelimenin yazılışı kartın aynı yüzünde olmalıdır.Bazı otistik bireyler konuşmanın iletişim için kullanıldığını bilememektedirler. Dil öğrenme, dil egzersizleri iletişimi teşvik etmek için kullanılarak kolaylaştırılabilir. Eğer çocuk bir bardak talep ederse ona bir bardak verin. Eğer çocuk bir bardak istiyorsa ama tabak diyorsa ona tabak verin. Kişi kelimeleri kullandığında buna bağlı olarak somut şeyler oluştuğunu öğrenmelidir. Otistik bireyler için kelimelerin yanlış kullanıldığını öğrenmek, yanlış kelime sonucunda yanlış obje elde ederse daha kolay olacaktır.Otizmli kişilerin bir çoğu bilgisayar mouse’u kullanmada zorlanırlar. Hem tıklayarak hem de döner başlığını çevirerek kullanılan mouse’ları tercih edin. El motor kontrolü problemli olan otistik çocuklara hem mouse’u kavrayıp hem de tıklamak zor gelebilir. Konuşmayı anlamada güçlük çeken çocuklar, “d” ve “l” gibi sert ünsüz harfleri ayırt etmekte zorlanırlar. Konuşma terapistim bu harfleri uzatarak ve vurgulayarak söyler ve bunları duymayı öğretirdi. Bir çocuk saf sesleri duyma sesleri testinden geçmiş olsa da sert ünsüzleri duymada zorluk yaşayabilir. Sesli harflerle yuvarlayarak konuşan çocuklar ünsüzleri duymuyordur.Birçok aile, televizyonda alt yazıyı kullanarak çocuklarına okumayı öğrenmede yardımcı olduklarını söylüyor. Çocuk alt yazıları okuyabiliyor ve yazılı kelimeleri konuşmayla eşleştiriyor. Alt yazılı sevdiği bir programı kasede kaydetmek faydalı olacaktır, çünkü kaset tekrar tekrar oynatılıp durdurulabilir. Bazı otistik bireyler mouse’un bilgisayardaki oku hareket ettirdiğini anlayamaz. Eğer ekrandaki okun aynısı bir kağıda çizilerek bu kağıt mouse’un üstüne yapıştırılırsa bunu daha kolay öğrenebilirler.Görsel algılama süreci problemli olan çocuklar ve yetişkinler Tv tipi bilgisayar ekranındaki kırpışmaları da görebilirler. Lap top ve düz ekran televizyonlar daha az kırpışma yaptığı için bazen bunlarda daha iyi görebilirler. Yürüyen merdivenlerden korkan çocukların çoğunda görsel algılama süreci problemi vardır. Yürüyen merdivenlerden korkarlar çünkü ne zaman bineceklerini ve ineceklerini bilemezler. Bu kişiler aynı zamanda florasan ışıklara da dayanamazlar. Irlen lensleri kullanmak yardımcı olacaktır.Görsel algılama sürecinde problemi olan çocuklar kontrastı artırmak için renkli kağıt üzerine siyah renkte yazılmış metinleri daha kolay okuyabilirler. Açık mavi, açık gri, açık yeşil kağıtları deneyin. Farklı renklerle deneme yapın. Parlak sarıdan kaçının, gözlerini rahatsız edebilir. Ayrıca Irlen lensleri ya da gözlükleri okumayı kolaylaştırabilir.Otistik çocuklara genelleme yapmayı öğretmek çoğu zaman problemdir. Örneğin bir çocuğa sokakta karşıdan karşıya koşarak geçmeme kuralını öğretmek için bu çeşitli yerlerde uygulanmalıdır. Eğer sadece bir yerde bu öğretilirse, çocuk kuralın sadece o yer için geçerli olduğunu düşünecektir. Sık karşılaşılan diğer bir problem de evde tuvaleti doğru şekilde kullanan çocukların okulda tuvalete girmeyi reddetmesidir. Bu tuvaleti doğru şekilde algılayamamadan kaynaklanıyor olabilir. Mesela otistik çocuklar tuvalet gibi herhangi bir objeyi algılamada ilgisiz küçük bir ayrıntıya takılıyor olabilir. Bu detayı bulmak için çok iyi gözlem yapılmalıdır. Örneğin bir çocuğun sadece evdeki siyah kapaklı tuvaleti kullandığı fark edilmiş, sonra okuldaki tuvaletin kapağı siyah bantla kaplanmış ve böylece tuvaleti kullanması sağlanmıştır. Daha sonra bantlar yavaş yavaş çıkarılarak beyaz kapaklı tuvaletlerin de tuvalet olarak algılanması sağlanmıştır. Ağır otistikler için sıralama yapmak çok zordur. Birkaç aşamadan oluşan bir görev verildiğinde anlayamazlar. Görsel olarak sunmak yerine dokunarak ve fiziksel destekle öğretilmelidir. Ayakkabı giymek de aynı şekilde öğretilebilir. Öğretmen ellerini çocuğunkine koymalı ve çocuğun elleri ayaklarına dokundurulmalı, ayağı hissettirilmeli ve ayağının şeklini anlamalıdır.İkinci adım, ayakkabının içini ve dışını hissetmesidir. Ayakkabıyı giymek için çocuğun elleri ayakkabıya konmalı ve el üstü el metoduyla ayakkabı çocuğun ayağına geçirilmelidir. Bu, çocuğun ayakkabı giyme işleminin bütün aşamalarını anlamasını sağlayacaktır.Yemek sorunu da yaygın problemlerden bir diğeridir. Bazı durumlarda çocuk bir yiyeceği belirleyen ufak bir detaya takılabilir. Mesela bir çocuğun üzerindeki etikete takıldığı için Çikita muz yediği, elma ya da portakal gibi diğer meyveleri ancak bu etiketlerden üzerine yapıştırıldığında yemeye başladığı gözlenmiş. Mesela değişik türde yiyecekleri sevdiği bir yiyeceğin paketine ya da kutusuna koyarak sunmayı deneyebilirsiniz.
http://www.ozelegitimci.org

KÖR ÇOCUK

Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkıngezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arkakoltukta tek başına oturan çocuğa:- Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanıbaşındaki fırınıarıyorum, çok yakın olduğunu söylediler.Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:- Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmenizgerekiyor herhalde.Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuşister istemez.Çocuk:-Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş.Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.- iyi ama, demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtangelmediği ne malûm?- Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk.Üstelik,manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız,fırındanyeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız.Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden birkağıt para çıkartıp teşekkür ederken farketmiş onun kör olduğunu.Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış,adamın kendisini farkettiğini.Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken - Üç yil önce bir kazageçirmiştim, demiş, görmeyi o kadar çok özledimki.Sizinkiler sağlam öyle değil mi?Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:- Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, benden iyigördüğündür

23 Ekim 2007 Salı

Bir damla kanla zihinsel engellilik önlenebilir


Akraba evliliğinden kaynaklanan ve zihinsel engelliliğe yol açan fenilketonüri hastalığı, bebeğin topuğundan alınacak bir damla kanla tespit edilebiliyor. Yine de hastalığın en çok görüldüğü ülke Türkiye.
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Beslenme ve Metabolizma Bilim Dalı Başkanı Profesör Doktor Mübeccel Demirkol, fenilketonürinin ele alındığı ‘Engellilik Önlenebilir’ başlıklı toplantıda NTVMSNBC’nin sorularını yanıtladı. Hastalık Amerika ve Avrupa ülkelerinde 10 bin ile 30 bin doğumda bir görülürken, Türkiye’de 3 bin 500 ile 4 bin yeni doğanda bir ortaya çıkıyor. Bu farkın nedeni nedir? Bunun en önemli nedeni ülkemizdeki akraba evlilikleri. Türkiye’de akraba evliği sıklığının yüzde 26 ve Doğu Anadolu Bölgesi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 34’lere varması, hastalığın çok fazla görülmesine neden oluyor. Türkiye’de her yıl ortalama 350 ile 400 kadar fenilketonürili bebeğin dünyaya geldiği tahmin ediliyor. PKU olarak da adlandırılan hasta sayısı ise binlerle ifade ediliyor. Beyinde yarattığı hasarla zihinsel engelliliğe neden olan hastalık, doğumdan sonraki ilk üç gün (en geç ilk üç ay içinde) bebeğin topuğundan alınacak kan ile teşhis ediliyor. Hemen başlanacak ve yaşam boyu sürdürülecek tedavi ile hastalığın kalıcı bir sakatlığa dönüşmesini engellemek mümkün. Fenilketonürili hastalara proteinden fakir özel bir tıbbi beslenme uygulanıyor. Doğumdan itibaren farklı bir damak tadı oluşturulan hastalar, et ve süt gibi ürünlerin tadını bilmiyorlar. Fenilanin içermeyen protein karışımıyla vejetaryen bir diyetle besleniyorlar. Hasta ve yakınları fenilketanüriye yönelik ürünlerin önemli bir bölümünün yurtdışından geldiğini belirterek bu hastalığa yönelik ürünlerin yetirsizliğiniden şikayet ediyor. Fenilketonürili çocukların anneleri, özellikle küçüklerin ilgisini çeken çikolata ve gofret gibi ürünlere ulaşmakta zorlandıklarını belirtiyor.
ÖNLEMLER
Toplumun bu hastalık hakkında bilinçlenmesi ve fenilketonüri engelli bireyin kalmaması için alınacak önlemler: Akraba evliliklerinin engellenmesi. Yeni doğan bebeklerin topuğundan alınacak kanın hastalık açısından test edilmesi. Proteinden fakir diyetin ömür boyu sürdürülmesi.Uzmanlar, hastalığı taşıyan bebeklerin tespit edilmesiyle ilgili son yıllarda sağlanan ilerlemeye rağmen hedef kitlenin tamamına ulaşmanın mümkün olmadığını ifade ediyor. Öyle ki her yıl 100 ile 200 fenilketonüri hastası bebeğin tespit edilemediği tahmin ediliyor.
NTV

20 Ekim 2007 Cumartesi

Zihinsel Engelliler Milli Takımımız ikinci oldu


Zihinsel Engelliler Futbol Milli Takımımız, Çin'de devam eden Özel Olimpiyatlar Dünya Yaz Oyunları'nda gümüş madalya kazandı. Türkiye Futbol Federasyonu'nun " Türkiye Futbol Oynuyor " projesi kapsamınında verdiği destek çerçevesinde oluştutulan Zihinsel Engelliler Futbol Milli Takımımız, Finalde El Salvador ile oynanan maçı 4-1 kaybetti.
Özel Olimpiyatlar'da gümüş madalya kazanan Zihinsel Engelliler Futbol Milli Takımımız, grubunda daha önce G.Afrika'yı 3 - 1, Almanya'yı 7 - 0, İspanya'yı 3-1 yenmiş ve El Salvador'a 3 - 0 mağlup olmuştu.

11 Ekim 2007 Perşembe

Zihin Engelliler ve Zihin Engellilerin Eğitimi

Zihin engelliler, AAMR (Amerikan Zeka Geriliği Birliği)’nin 1992 yılında yaptığı tanımda zihinsel işlevlerdeki ve uyumsal alanlardaki sınırlılıklarıyla tanımlanmaktadırlar. Tanımda uyumsal beceri alanları iletişim, özbakım, ev yaşamı, sosyal beceriler, toplumsal yararlılık, kendini yönetme, sağlık ve güvenlik, işlevsel akademik beceriler, boş zaman ve iş olarak sıralanmaktadır (Eripek, 1998). AAMR’nin, 2002 yılında önerdiği yeni tanım ise şöyledir (Vuran, 2002) :
Zeka geriliği, hem zihinsel işlevler hem de kavramsal, sosyal ve pratik uyum becerilerinde anlamlı sınırlılıklar görülen bir yetersizlik olarak nitelendirilmektedir. Bu yetersizlik 18 yaşından önce ortaya çıkmaktadır.
AAMR’nin 2002’de önerdiği zeka geriliği tanımında zeka geriliği gösteren çocukların tanılanması ve sınıflandırılması açısından önem gösteren başlıca beş varsayım ileriye sürülmüştür. Bunlar:
1. Varolan işlevlerdeki sınırlılıklar, bireyin akran grubu ve kültürünü yansıtan toplumsal çevresi bağlamında dikkate alınır.
2. Geçerli bir değerlendirmede, hem kültürel ve dil farklılıkları hem de iletişim, duyu, motor ve davranışsal farlılıklar göz önünde bulundurulur.
3. Bireylerde, sınırlılıklarla güçlü yanlar birlikte bulunur.
4. Sınırlılıkları tanımlamanın amacı, bireyin ihtiyacı olan destek hizmetlerin neler olacağını belirlemek içindir.
5. Genellikle, belli bir süre içerisinde uygun destek hizmetler aralıksız sağlandığında, zeka geriliği gösteren bireyin yaşam fonksiyonlarında ilerlemeler meydana gelecektir.

2002 yılında yapılan yeni tanımda, zihin engelliler, zihinsel işlevlerinin yanısıra kavramsal sosyal ve pratik uyum becerilerinde sınırlılıklar göstermeleriyle de tanımlanmaktadırlar.

Tüm bireylerin eğitiminde olduğu gibi zihin engelli bireylerin eğitiminde de, onların ileride başkalarına bağımlı olmadan yaşamlarını sürdürebilmeleri, kendi kendilerine yeterli duruma gelmeleri ve toplumla bütünleşmeleri amaçlanmaktadır. Bu amaca ulaşılması, bireyin bireysel farklılıkları ile yapabildikleri dikkate alınarak eğitim gereksinimlerinin belirlenmesi ve gereksinimlerine uygun eğitim ortamlarının sunulmasıyla mümkün olabilmektedir (Cavkaytar, 2000).

AAMR’nin 2002 yılında yaptığı yeni tanım çerçevesinde ileriye sürülen “genellikle, belli bir süre içerisinde uygun destek hizmetler aralıksız sağlandığında, zeka geriliği gösteren bireyin yaşam fonksiyonlarında ilerlemeler meydana gelecektir” varsayımı, zihin engellilerin eğitiminde bağımsız yaşam işlevlerinin geliştirilmesinin altını çizmektedir.

Bağımsız yaşam becerileri, bireyin başkalarına bağımlı olmadan, yaşamını sürdürmesi için gerekli olan becerileri içerir (Neistadt ve Marques, 1984). Bağımsız yaşam becerileri çeşitli gruplar altında sınıflandırılmaktadır. Close, Sowers ve Bourbeau (1985) tarafından yapılan sınıflandırmada bağımsız yaşam becerileri, meslek öncesi ve mesleki beceriler, başarı için gerekli temel beceriler, uyum için gerekli beceriler, günlük yaşam becerileri olarak ayrılmaktadır.

Bireyin bağımsız yaşama geçişinde en üst aşama olan meslek öncesi ve mesleki beceriler, işe hazır olma, mesleki davranışlar ve mesleğe uygun sosyal davranışlar sergileme gibi beceri alanlarından oluşmaktadır.

Türkiye’de zihin engelli bireylerin mesleki gereksinimlerini karşılamak amacıyla eğitim hizmetleri sunan mesleki eğitim merkezleri; ilköğretimi tamamlayan, 20 yaşından gün almamış, orta düzeyde zihinsel öğrenme yetersizliği olan veya ilköğretimi tamamlayıp genel ve mesleki orta öğretim programlarına devam edemeyecek durumda olan özel eğitim gerektiren bireylere yönelik olarak açılan gündüzlü özel eğitim kurumlarıdır. Mesleki eğitim merkezlerinin amacı; bireylerin temel yaşam becerilerini geliştirmek, öğrenme gereksinimlerini karşılamak, topluma uyumlarını sağlamak, işe ve mesleğe hazırlamaktır. Mesleki eğitim merkezlerine devam eden öğrencilere kültür dersleri, atölyelerde gerekli teorik bilgiler verilir ve uygulamalı iş eğitim yoluyla temel bilgi ve beceriler kazandırılır. Bu merkezlerin toplam öğretim süresi, birinci yıl hazırlık olmak üzere dört yıldır (MEB, 2000).
Bağımsız yaşam becerilerinin ikinci önemli alanı olan başarı için gerekli temel beceriler, temel gelişim becerileri, günlük yaşamda gerekli sayısal bilgiler, günlük yaşamda gerekli okuma ve iletişim gibi alt beceri alanlarından oluşmaktadır.
Başarı için gerekli temel becerileri sağlamak üzere özel eğitim hizmeti sunan ilköğretim okulları; orta düzeyde zihinsel öğrenme yetersizliği olan ilköğretim çağı çocukları için açılan gündüzlü eğitim kurumlarıdır. Öğrencilerin gelişimleri izlenip, eğitim performansları dikkate alınarak, programın amaç, içerik, öğretim süreçleri ve değerlendirme boyutlarında uyarlamalar yapılarak, özürlü öğrencinin tam ya da yarı zamanlı olarak normal eğitim sınıflarında gereksinimlerini en iyi biçimde karşılayabileceği eğitim ortamı olarak tanımlanan (Batu, 1998) kaynaştırma uygulamalarına öncelik verilir (MEB, 2000).
Başarı için gerekli temel becerileri sağlamak üzere hizmet veren kurumlardan olan eğitim uygulama okulları, genel eğitim programlarından yararlanamayan okul öncesi ve zorunlu ilköğretim çağındaki, ağır düzeyde zihinsel öğrenme yetersizliği olan çocukların eğitim aldıkları özel eğitim kurumlarıdır (MEB, 2000). Bu okullarda öğrencilerin, özbakım ve temel yaşam becerileri ile işlevsel akademik becerilerini geliştirerek, topluma uyum sağlamaları amaçlanmaktadır. Okul programı, zihin engelli çocukların bireysel yeterliliklerine dayalı bireyselleştirilerek grup ve bire bir eğitim etkinlikleri şeklinde yürütülür (MEB, 2000).
Özel eğitim gereksinimi gösteren çocukların, bireysel yeterliliklerine dayalı gelişim özellikleri dikkate alınarak okul öncesi özel eğitim sınıfları ve okulları da açılabilir. Okul öncesi eğitim sınıfları programı bireylerin; sosyal etkileşim, iletişim ve temel yaşam becerilerini geliştirme, sınıfa, okula ve yaşama uyumlarını arttırmaya yönelik hedefleri içermektedir. Kavrama, dinleme, anlama, anlatma, okuma ve yazmayla ilgili hazırlık çalışmalarını içeren bu programın süresi en fazla bir yıldır. Öğrenci, ders yılı sonunda aile ve uzmanların ortaklaşa aldıkları yöneltme kararı doğrultusunda kaynaştırma uygulamaları yapılan ilköğretim okuluna ya da özel eğitim ilköğretim okuluna devam ettirilir (MEB, 2000).
Uyum için gerekli beceriler, kendini tanıma, kişilik ve duygusal uyum ve bireyler arası sosyal beceriler, günlük yaşam becerileri, özbakım becerileri, tüketici becerileri, ev içi becerileri, sağlık bakımı ve toplumsal bilgi alt beceri alanlarından oluşmaktadır (Cavkaytar, 2000).
Topluma uyum için gerekli olan becerilerin büyük bölümü okul öncesi eğitim çağına denk gelen 0-6 yaş arasında kazandırılmaktadır. Türkiye’de zihin özürlü çocukların okul öncesi eğitim ihtiyaçlarını da karşılayan kurumların içerisinde Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk esirgeme Kurumu’na bağlı olarak çalışan rehabilitasyon merkezleri bulunmaktadır. Rehabilitasyon merkezlerinin genel amacı; zihin engelli bireylerin toplum içerisinde kendilerine yeterli hale gelebilmelerini sağlayacak yetiştirme ve iyileştirme programları hazırlamak, uygulamak ve gerekli becerileri kazandırmaktır (SHÇEK Yönetmeliği, 1993). 3-21 yaş arası zihin engelli çocuklar, bu kurumlarda bireysel eğitim, grup eğitimi, mesleki eğitim, fizyoterapi vb. hizmetlerinden yararlanabilmektedirler.

Çocuğunuzla bebeksi konuşmanız doğru mu?


Prof. Dr. Ayşe Gül Güven, çocuğun konuşma sürecinde, basit ama önemli uygulamalarla bebeğin gelişimine büyük katkılar sağlanabileceğini söyledi.
Çocuğun en iyi şekilde konuşmayı öğrenmesi için bebeksi konuşma tarzından kaçınılması ve ihtiyacı olan bilgelerin düzgün ifadeyle verilmesi gerektiği bildirildi.Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Odyoloji ve Konuşma Bozuklukları Ünitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Gül Güven, çocuğun konuşma sürecinde dikkat edilmesi gereken önemli konuların olduğunu, basit ama önemli uygulamalarla bebeğin gelişimine büyük katkılar sağlanabileceğini söyledi. "Bebeğinize bol konuşulan bir ortam hazırlayın" diyen Güven, "Sadece işaret, jest ve mimiklerle iletişim kurmayın. Bebek işaret kullanıldığı zaman konuşarak anladığınızı ifade edin. Bozuk, yanlış kelimelerini, karşınıza alıp ağız hareketlerinizi göstererek düzeltme yoluna asla gitmeyin. Bırakın çocuk dili istediği gibi kullansın. Siz doğrusunu sık sık tekrar edin. Bebeksi konuşma tarzı çocukları sevimli hale getirebilir. Ancak bu konuşmaların yetişkinler tarafından da aynı şekilde üretilmesi, çocukların yanlış ürettiği sözcükleri düzeltmesini engeller. Bebeksi sözcüklerini düzeltmeyin ama siz doğrusunu tekrarlayın" dedi. Çocuğun konuşması ile anne ve babayı takip etmesi, söyleneni aynı şekilde tekrarlaması gibi beklentilerin içerisine girilmemesi gerektiğini dile getiren Güven, unutulmaması gereken en önemli olaylardan birinin çocuğun tekrarlaması için önce anlaması gerekliliğinin bilinmesi olduğunu kaydetti Böyle durumlarda çocuğun zorlanmaması gerektiğini ifade eden Güven, "Bu tür zorlama, umulanın aksine konuşmak yerine onu konuşmamaya yöneltecektir. Sorularını asla cevapsız bırakmayın. Baştan savma ve geçiştirici cevaplar vermeyin. Öğrenme sevgisini aşılayın, ihtiyacı olan bilgileri ona sağlayın. Oyunlarına ortak olun, beraber oyunlar oynayın. Oyun sırasında oyuncaklarla ve oyunla ilgili sürekli olarak konuşun. Uzun cümleler kurmayın. Sık tekrarlar ve kısa cümlelerle iletişim kurmayı deneyin. Tek fiilli iki ya da üç kelimeli cümleler seçin. Çocuğunuzun kişisel ve sosyal gelişimini en iyi şekilde sağlamaya çalışın. Komşularınızla, çevrenizdeki diğer kişilerle ya da arkadaşlarının, çocuğunuzu eleştirmesine izin vermeyin ve çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslamayın" diye konuştu. Çocuğun disiplini ile mutlaka ilgilenilmesi gerektiğini dile getiren Güven, "Bu katı, kuralcı daha çok dayağa dayalı bir eğitim sistemi demek değildir. Sevgi dolu, anlayışlı ve tutarlı davranışlarla yaklaşın. Çocuğa katı kurallar koymayın. Koyduğunuz kuralları çiğnemesine göz yummayın, daha önemlisi siz asla çiğnemeyin. Çocuğunuzun doğru davranışlarını, konuşma girişimlerini övgüyle karşılayın. Bir sonraki için güdülendirin. Ödülün mutlaka oyuncak ya da çikolata olması gerekmez. Saçını okşayın, sevip kucaklamanızda aynı etkiyi yapar" şeklinde konuştu. İletişim kurmanın soru sormak ya da söyleneni tekrarlatmak olmadığını vurgulayan Güven, "İletişim sürecinde başlangıçta sizi anlamıyor ya da size yanıt vermiyor olabilir. Sürekli konuşarak ve anlatarak kuracağınız iletişim, bir süre sonra onun da ilgisini çekerek ve size özel olarak yanıt verme çabasına girecektir" dedi. İha

Parmak emen çocuğa ne yapmalı?


'Parmak emme' alışkanlığının, normal çocuklarda herhangi bir pisko-patolojik etken olmaksızın 3-4 yaşlarına kadar görülen bir olgu olduğu, bu konuda ailelerin çocuklara yaptıkları baskının ters etki yapabileceği belirtildi.
Neredeyse tüm bebeklerde rastlanan davranışın, yeni doğan bebeklerin parmak emmeyi daha anne rahminde öğrenmiş bulunmasından kaynaklanan güçlü bir refleks olduğu kaydedildi.
Konuyla ilgili bilgi veren Klinik Psikolog Mustafa Sungur, parmak emme alışkanlığına sahip çocukların oyalama ve meşgul etme taktiği ile bu alışkanlıklarından vazgeçirilmeye çalışılması gerektiğini, aksi halde onları azarlamak ya da korkutmanın çözüm olmayacağını söyledi.
Sungur, "Çocukların parmak emmesi doğal bir olgu. Ancak bunun sorun olup olmayacağını ailenin tutum ve davranışları belirler. Yanlış tutum ve davranışlar çocukların gençlik dönemlerine kadar parmak emme alışkanlığını sürdürmelerine neden olabilir. Çocuk parmak emerken görüldüğünde, ona elini ağzından çekmesini sağlayacak bir iş vermek ve meşgul etmek daha doğru.
Örneğin: 'Şu dergileri annene götür' gibi, iki elini kullanabileceği bir istekte bulunmak, ona bu davranışını o anda unutturabilir. 'Parmağını emme' diye telkinde bulunmak bu konuda yapılmayacaklar listesinde. Bu arada çocuk eğer uyurken parmağını emiyorsa, uykuya daldığında parmağını yavaşça ağzından çekmeniz yeterli olacaktır. Eğer uykudan önce parmağını emmeye başlıyorsa, ona uyurken oyalanacağı bir oyuncak verebiliriz. Ama bunun haftanın belirli günleri yapılması taraftarıyız. Çünkü bununda bağımlılık yapmasını istemeyiz" diye konuştu.
Parmak emme alışkanlığının pek çok nedeni olabileceğini belirten Sungur, erken sütten kesilme, çok emzik kullanmanın da etkenler arasında olduğunu sözlerine ekledi.
(İHA)

20 Temmuz 2007 Cuma

TUVALET EĞİTİMİ

Çocuğun tuvalet alışkanlığı kazanması gerekli fizyolojik olgunluğa erişmesine bağlıdır. Bu olgunlaşma idrar kaslarının ve idrar kesesinin olgunlaşmasını içerir. Bu gelişim her çocukta aynı olmamakla birlikte 1.5-2 yaşlarında olur. Bu fiziksel olgunlaşma ile birlikte gelişen psikolojik, sosyal olgunlaşma da tuvalet alışkanlığı kazanılmasını etkiler.
Çocuğunuz idrar kaslarının gelişimi açısından gereken olgunlaşmaya erişmiş olabilir fakat yaşadığı aile ilişkisi yada bir olumsuz deneyim (bir kardeşin gelişi , anne- babanın ayrılması yada eşlerden birinin kısa süreli de olsa evden ayrılması gibi) bu süreci geciktirebilir yada kazanılmış olan bir gelişimin kaybedilmesine sebep olabilir. Anne- baba tutumları da bu alışkanlığın kazanılması ve sürdürülmesini etkiler. Bazen anne- baba ya çocuk fiziksel ve ruhsal olarak hazır değilken ısrarla tuvalet alışkanlığı kazandırmaya çalışır yada çok fazla koruyucu davranıp çocuk hazır olduğu halde çocuğun böyle bir deneyim yaşamasına olanak tanımazlar. Tabii ki bu süreci etkileyen önemli noktalardan bazısı anne-babanın fazla ısrarcı, zorlayıcı hatta cezalandırıcı tutumlarıdır. Böyle bir yaklaşım çocuğun fizyolojik olarak hazır olduğu zaman geldiğinde de idrarını tutamamasına sebep olur.
Yapılabilecek en iyi yaklaşım kabaca 1.5-2 yaş arası yavaş yavaş tuvalet alışkanlığı kazandırmaya yönelik deneyimlere başlamaktır. Anne (bakıcı) çocuğu ilk önce tuvalet kavramı ile tanıştırmalıdır. O güne kadar bezine istediği zaman idrar boşaltma özgürlüğü olan çocuk bunu başka yerde yapması gerekeceğini bilemez. O yüzden öncelikle çocuğa bunu öğretmek gerekir. Çocukla birlikte tuvalete gitmek, oturakta -ya da klozet- belli bir süre oturmasını sağlamak yararlı olabilir. Eğer çocuk bu deneyime hazır değilse ve reddedici davranıyorsa zorlamayıp bir müddet sonra denemek daha iyi olacaktır.
Tuvaleti tanıyan, büyüklerin orada tuvaletini yaptığını kavrayan çocuk yavaş yavaş kendisi de sizden tuvalete gitmeyi isteyecektir. Çocuğun annenin elinden tutup tuvalete götürmesi ve sonunda da çişini yapması çocuk için en büyük adımdır. Bu durum çocuğun bu deneyime hazır olduğu anlamına gelir. Sonrasında gündüzleri altı bezlenmeyen çocuk zaman zaman idrarını kaçırabilir. Bu deneyimi yeterince yaşadıktan sonra gündüzleri hiç bezlenmeden bir yetişkin gibi tuvalet sorununu halledebilir. Geceleri ise başlangıçta bezlemek uygun olabilir çünkü çocuğun idrar kasları bir süre tutma ve gereken zamanda boşaltma için tam olarak hazır değildir ve geceleri de çocuk bilinçli olmadığı için altına kaçırabilir. Fakat zamanla çocuğu gündüz yaşamı ile paralellik göstermesi için geceleri de bezlenmemeye başlamak gerekir. Geceleri bezlenmemek, gündüzleri bu alışkanlığı kazanmış çocukta aynı şeyi gece de yapması gerektiği bilinci yerleştirir. Birkaç gece kaza yaşanmasına rağmen zamanla çocuk geceleri de idrarını tutmaya başlar.
Eğer çocuk bu dönemde anne dışında başka bir bakıcı ile beraberse (gündüz bakıcı gece anne gibi) ya da yuvaya gidiyorsa önemli olan yuva çalışanları ya da bakıcı ile annenin benzer yaklaşımları kullanmasıdır. Gündüz bakıcı ile olduğunda bezlenmeyen çocuk anne ile birlikte olduğunda da bu alışkanlığın devam etmesi gerekir. Unutmayalım ki çocuk yetiştirmede en önemli kavram tutarlılıktır. Çocuğun yakın çevresindekilerin çocukla ilgili konularda ortak fikre sahip olması çocuğun herhangi bir gelişimsel sorununu çözmesini kolaylaştırır.
Sonuç olarak; çocuğun tuvalet eğitiminde hem fiziksel olgunlaşmanın hem de psikolojik olarak hazır olmanın etkisi vardır. Gelişimsel olarak çocuklar her ne kadar belli bir olgunlaşmayı belli dönemlerde yaşasalar da her çocuk tektir ve her dönemi kendine göre farklı yaşar. Bu yüzden çocuk için uygun dönemde, çocuk hazır olduğunda anlayışlı, sabırlı ve ödüllendirici bir yaklaşımla çocuğun gelişimsel sorurunu çözmesine yardımcı olabilirsiniz.

PROGERİA-ÇOCUKLARDA ERKEN YAŞLANMA HASTALIĞI

Büyüme gelişme geriliği şikayetlerinin ayırıcı tanısında düşünülmesi gereken ve tipik muayene bulguları ile kolayca tanı konulabilecek bir hastalıktır. 8 milyon canlı doğumda bir görülür ve erkek: kız oranı 1.5'dir. Hastalar genellikle cinsel olgunluk ve üreme yaşına gelmediği için, şimdiye dek anne babadan çocuğa geçiş tanımlanmamıştır. Nedenleri arasında üzerinde en çok durulan kalıtım biçimi ilerlemiş anne baba yaşına bağlı mutasyonlardır.
Hastaların ortalama doğum ağırlığı 2700 g olup hastalığın başlangıcı yaşamın ilk birkaç yılında olmaktadır. - Hastalık tipik yüz görünümü ve büyüme geriliğiyle bulgu vermektedir. - Kısmen veya tamamen saç dökülmesi, - Kafa derisi üzerinde toplardamarların belirgin bir şekilde görülmesi,- Gelişmemiş, büyümemiş izlenimi veren yüz yapısı- Gelişmemiş, küçük çene yapısı- Küçük, yontulmuş burun belirgin özellikleridir. - Diş gelişiminde gecikme veya hiç diş bulunmayışı- Dişlerde renk değişiklikleri ve çürüklerde artma görülür. - Deride incelik, kuruluk ve sertlik oluşur. - Eklem çevresinde 1-2 yaşlarından itibaren başlayan eklem sertliği ve bunun neden olduğu "ata biner duruşu" görülür. - Hastalarda yaygın osteoporoz vardır. - Kemikler ince ve göğüs kafesi dardır. - Uzun kemikler ince gövdelidir. Sertlikler ve buna bağlı patolojik kırıklar ortaya çıkabilir. İskelet değişiklikleri ile kendini gösterir.
Büyüme bir yaşından sonra aşırı etkilenmekte, cinsel gelişme olmamaktadır. Çabuk yorulma hastaların çocukluk oyunlarına tam olarak katılımlarını engellemektedir. Hastalık zeka ve beyin gelişimini etkilememektedir. Erken yaşta koroner arter hastalığı görülebilmektedir ki, ölümün en sık nedeni budur. Hastalarda sıklıkla yaşılıkla birlikte ortaya çıkan kalp sorunları görülmektedir.Yayınlarda bildirilmiş en yaşlı hasta 45 yaşındadır. Hastalığın etkin tedavisi bulunmamaktadır, kalp sorunlarında tedavi amacı ile koroner by-pass cerrahisi uygulanabilmektedir. Yapılan bazı çalışamalarda; bu hastaların büyüme hızları iyi beslenme ve büyüme hormonu tedavisi ile artmış, bazal metabolik hızları azalmış, ancak bu artış zamanla kaybolmuş ve ateroskleroza gidişte farklılık görülmemiştir.
Büyüme gelişme geriliği şikayetlerinin ayırıcı tanısında düşünülmesi gereken ve tipik muayene bulguları ile kolayca tanı konulabilecek bir hastalıktır.

27 Mayıs 2007 Pazar

YÜZ İFADELERİ


19 Nisan 2007 Perşembe

ÇOCUĞU ÖDÜLLENDİRMENİN ŞEKLİ NASIL OLMALIDIR



Hayatın ilerleyen aşamalarında çocuk gelişimi bazı yönlendirilmelere ihtiyaç duyar . Anne babanın çocuğun davranışlarının şekillenmesinde çocuğun başarılarını , doğru davranışlarını , onaylanması gereken tavırlarını ,ödüllendirmesi önemlidir. Nasıl ki istenmeyen davranışların ve yanlışların kalmaması için cezalandırma yöntemini uygun bir şekilde uygulamaları önemlidir aynı şekilde ödüllendirme yöntemini de uygun kullanmaları çocuk eğitimi açısından önemlidir..
Çocuğun olumlu davranışlarının onaylanması bebeklik döneminde başlar . Bir hareket yaptıktan sonra bebek annenin veya babanın yüzüne bakar ve onlardan tasdik bekler . eğer o davranış onaylanırsa (gülümseme , kafa sallama , dokunma , ses ile onaylama ,ona bir şey verme vb ) bebek o davranışını ilerletir ve o davranışın değişik ve ileri versiyonları artarak devam eder yani o davranış giderek güçlenir. Ama anne baba tarafından o davranıştan sonra olumsuz bir tavır (görmezden gelme , kaş çatma , ses ile ikaz , el ile engelleme ,onu o ortamdan uzaklaştırma vb ) olursa o davranış uzun süre devam etmeden giderek gücünü kaybeder .
Biz bu durumu bebeklikten çocukluk dönemine ilerlettiğimizde yine aynı şekilde onay ve onaylamama çocuğun davranışlarının şekillenmesine neden olur . Ama unutulmamalıdır ki bütün bu söylediğimiz şeyler anne baba ile çocuk arasındaki normal bir ilişki ve karşılıklı etkileşim durumunda söz konusudur. Diğer durumlarda ise anne baba ile çocuk arasında bozuk bir karşılıklı ilişki durumu varsa o zaman çocuk anne babaya itiraz edecek , dediklerinin tersini yapacak , engellenme ve onaylanmamaya ters tepkiler verecektir.
Çocuğu ödüllendirmenin derecesi ve şekli yaş ve ailenin durumuna göre genelde değişiklikler gösterir.Ama şunu hemen belirtelim ki en iyi ödüllendirme maddi ödüllendirme yerine duygusal ödüllendirmedir. Çocuğun bu türlü bir ödüllendirmeye alıştırılması da oldukça önem taşır. Anne babaların genel anlayışı çocuğa maddi hediye ve bir şeyler almanın sanki en iyi ödüllendirmeymiş gibi algılanmasıdır. Bu şekilde devamlı bir şeyler alınmaya ve verilmeye alıştırılan çocuk ise gün gelecek en iyi ve en pahalı hediyelerle bile doyum bulamayacaktır. Ama anne babasının öpmesi , kucaklaması , gezdirmesi , onunla oynaması , ona güzel sözler söylemesi şeklindeki ödüllendirme ise en sağlıklı ve en başarılı ödüllendirmedir. Anne babaların bu türlü bir duygusal ödülün yanı sıra imkanları ölçüsünde ek hediyeler vermesi de çocuğu ödüllendirmenin diğer yoludur. Anne babaların çocuklara alınan hediyelerdeki maddi büyüklük yerine manevi değerini ön plana çıkarmaları uygun olur. Ama bunu bazı anne babalar yapsa bile günümüzün tüketim toplumunda çevresinden ve arkadaşlarından etkilenen çocukları yönlendirmek anne babalar için hayli zor olacaktır.
1-Bebeklik döneminde ödüllendirme şekli ; öpme , okşama , sevme , kucaklama , onunla oynama , onu besleme , gezdirme , onunla meşgul olma , onunla konuşma , onu sevdiğini hissettirme vb. (not : bu davranışların normal zamanda yapılması zaten gerekli olmakla birlikte ödüllendirilmek istendiğinde özellikle yapılması önemlidir)
2-Okul öncesi dönemde ödüllendirme şekli ; öpme ,okşama , sevme , kucaklama , onunla oynama , onunla gezme , birlikte vakit geçirme , söz olarak onaylandığını vurgulama , onun hoşuna gidecek iltifatlar söyleme , onun sevildiğini hissettirme , onun gelişim dönemine uygun oyuncak ve hediyeler alma ( bu hediyelerin manevi değeri ön plana çıkarılmalıdır)
3-Okul döneminde ödüllendirme şekli ; öpme ,okşama , sevme ,onunla oynama , onunla birlikte gezme , birlikte ders çalışma , onaylandığının hissettirilmesi , onun kabiliyetlerini ön plana çıkaracak program ve aktivitelere yönlendirme , onun hoşuna gidecek iltifatlar söyleme vb.
Bütün bu ödüllendirmeler ve onaylamalar çoğu zaman çocuklara uygulanmalıdır ama ödüllendirme özellikle onaylanması gereken davranışlar için vurgulanmalıdır. Anne babalar ödüllendirmeyi belli bir hedefe ve başarıya karşılık yapmaları o hedeflere ulaşılmayı kolaylaştırır ama verilen sözlerin kesinlikle yerine getirilmesi ilerleyen hedeflere ulaşma ve ödüllendirmenin ciddiyeti açısından çok önemlidir.
ÇOCUK NEDEN SOKAKTA Doğan Keskin
Ülkemizin sosyolojik, ekono-mik ve kültürel yapısı, çocuğun çeşitli nedenlerle çalışma yaşamında yer almasına neden olmaktadır.
Ülkenin istihdam kapasitesi, yetişkin işgücünü massedebilecek bir yapıya sahip değildir. Teknolojik girdiler, kırsal alanda açık ve gizli işsizliği arttırmakta, bu da kente olan göçü hızlandırmaktadır. Nüfus artışının halen yüksek seyri, kentlerde işsizliğin olağanüstü boyutlara varmasına neden olmak-tadır.
İşsizlik, devam eden göç, kötü yaşam ve barınma koşulları, ister istemez çocukların da çalıştırıl-masına neden olmaktadır. Üstelik, kırsal alanda kadın çalıştığı halde, kentte babadan sonra çocuklar çalıştırılmakta ve fakat anne çalış-mamaktadır.
Esasen çocuğun çalıştırılması bugünün sorunu da değildir. Nite-kim, tarım ve hayvancılık işlerinde çocuk hep çalışmıştır, halen de çalışmaktadır. Zenaat öğrenmek için usta çırak ilişkisi içinde çocuk dün de bugün de çalışmaktadır. Çocuğu çalıştırmak geleneksel bir alışkan-lıktır.
Bugün çocuğun çalışma yaşamında yer almasının bir nedeni de, eğitim sisteminin çocuğa meslek kazandırıcı niteliğinin bulunmama-sıdır. Bu nedenle, yasal olarak düzenlenmiş çıraklık sistemi meslek edinmenin neredeyse tek yolu olarak çocukların çalışmalarına neden ol-maktadır.
Yine, İş Kanununa göre, sağlığına, gelişmesine ve eğitimine engel olmayacaksa 13 yaşını tamamlamış çocukların çalışmaları yasal olarak olanaklıdır. Hatta, yasal asgari ücret, 16 yaşından küçük ve büyük olmaya göre belirlendiğinden, 16 yaşından küçük bir çocuk işçinin alacağı asgari ücret 16 yaşından büyük işçilerin alacağı asgari ücretten düşüktür. Asgari ücretin bu şekilde belirlenmesi, ihtiyaçların farklı olabileceği açısından olağan gibi gözükse de, sonuçta ucuz işgücü yaratarak çocuğun çalıştı-rılmasının bir anlamda teşvik edildiğini söylemek hatalı bir yaklaşım olmayacaktır.
Belirtilen koşullarda çocuğun ailesi tarafından çalıştırılması olağan bir davranış biçimi oluşturmuştur. Üstelik, çocuğunu İş Kanununa göre işçi olarak veya Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanununa göre çırak olarak çalıştıran bir aile açısından etik ve yasal anlamda söylenebilecek bir husus da bulunmamaktadır.
Ancak, metropolleşen kent sokaklarında, artan ve çeşitlenen biçimde, çocukların da rol ala-bileceği marjinal işlerin ortaya çıkması, sokaklarda işportacılığa başlayan işsiz büyükler yanında çocukların da sokaklarda çalışmaya başlamalarına neden olmuştur.
Üstelik yapılan araştırmalar-dan da anlaşılacağı üzere sokakta çalışan bir çocuğun kazancı genellikle, yasal asgari ücret ile çalışan bir yetişkin işçinin eline geçen ücretten çok daha fazladır. Ayrıca sokağın,okula ve işyerine göre, çocuk açısından özgür olmak gibi cazip gelebilecek yanları da bulunmaktadır. Bu nedenle, hem aile hem de çocuk açısından sokakta çalışma, işçi veya çırak olarak çalışmaktan çok daha cazip gelmektedir.
Bu durumda ailelerin, göreceli olarak daha yüksek gelir elde edebilmek amacıyla çocuklarını işçi veya çırak olarak çalıştırmaktansa, sokakta çalıştırmayı tercih etmeleri şaşırtıcı olmamalıdır. Ailelerin kendilerine göre mutlaka haklı gerekçeleri vardır.
Ancak, çocukların beden ve ruh sağlıkları açısından sokağın, vahim sonuçlar doğurabilecek ürkütücü riskleri bulunmaktadır. Çocuğun madde bağımlısı haline gelmesi, çetelere karışarak suç işlemesi, sonuçta sokak çocuğu olması olası risklerdendir.
Bugün, işyerlerinin denetlene-bilir çalışma koşul ve ortamları bile çocuk için beden ve ruh sağlığı açılarından riskler taşıdığından, çocuğun çalışma yaşamından alı konmasını amaçlayan ve fakat bu amacın hayata geçirilmesindeki güçlükler nedeniyle öncelikle kötü koşullu işlerden uzaklaştırılmaları ve çalışma koşul ve ortamları iyileştirilmiş hafif işlerde çalışmaları sağlanarak çocuk işçiliğin minimalize edilmesine yönelik çalışmalar yürütülürken, sokağın denetlenemez ortamında ürkütücü risklere açık bir şekilde çocuğun sokakta çalışmasına göz yumulması, hiç bir sosyal hukuk devleti anlayışında olanaklı olamaz. Bu nedenle, çocuğun sokakta çalış-tırılması kesinlikle engellenmelidir.
Ancak bunun yolu, son zamanlarda yazılı ve görsel basına yansıdığı üzere, çocuğunu sokakta çalıştırdıkları gerekçesiyle ana ve baba hakkında ceza davası açmak gibi zecri önlemler de olmamalıdır. Hele bu tür önlemlerin sosyal hizmetler alanında faaliyet göste-renler tarafından alınması kabul edilemez. Yapılması gereken, ailede çocuğu sokakta çalıştırmaya iten nedenlerin araştırılması ve tespitlere göre öncelikle ailenin tutum ve davranışının değiştirilmesine yönelik projenin hazırlanması ve uygulan-masıdır.
Çözüm
Bu nedenle, belki kendisi de çocukluğunda çalışmış olan ve bunun risklerini yaşamadığı veya algılamadığı için olası riskleri de bilmeyen veya değerlendiremeyen ebeveynlerin öncelikle sokağın getireceği riskler konusunda bilgi-lendirilmesine, bilinçlendirilmesine gereksinim bulunmaktadır. Ailede çalışmayan ebeveynler varsa ki kırsal kesimin aksine kentlerde genellikle annelerin çalışmadığı görülmektedir. Öncelikle onların çalışabilmesı için gerekenler yapılmalıdır. Çalışma-larının sağlanabilmesi açısından gerekiyorsa tıbbi ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri sağlan-malıdır. Çocuk ve ailesi açısından olası tüm sosyal hizmetler verilmelidir. Eğer yaşı yasal açıdan uygunsa, hem ücret alarak eve gelir sağlayabilmesi hem de meslek öğrenerek hayatını kazanabilmesi için çocuğun sokaktan çıraklık sistemine çekilmesi sağlanmalıdır. Bu ve benzeri yaklaşımlara karşın sonuç değişmiyorsa, belki o zaman bir sosyal hizmet yaklaşımı olarak koruyucu aile uygulamasından yararlanılmalı, bu amaçla çocuklar aileden alınarak koruyucu aile yanına verilmeli veya korunmaya muhtaç çocuk kapsamında hizmet alabilmelidirler.
Buna göre, çocuğun sokakta çalıştırılmasını engelleyebilmek için sosyal hizmetlerin tüm varyasyonları uygulanmadan, verilen hizmetlerin
Yerin deliğini gözden geçirerek yeniden ve yeniden hizmet üretimi denenmeden, çocuğun ebeveynleri hakkında suç duyurusunda bulun-manın ve onları hapsettirmenin, mevzuatta yeri olsa bile, bir sosyal Hizmet uygulaması olmadığı açıktır. Düşünce ve hizmet üretiminde yaşanan çaresizliğin ivedilikle aşılması gerekir.
Çocuğun yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce ana-babaya ya da durum gerektiriyorsa ya-sal vasilere düşer. Bu kişiler her şeyden önce çocuğun yüksek yararını göz önünde tutarak hareket ederler.
Çocuk Hakları Sözleşmesi
Madde 18/1

TANRI SENİ SEÇTİ ANNECİĞİM

Hepimiz biliyoruz ki engelli çocuğa sahip anne-babaların zihinlerini en çok meşgul eden sorulardan biri "bizden sonra çocuğumuz ne olacaktır?" Özellikle anneler bu soruyu sormaktan kendilerini alamazlar bazende bunu hiç düşünmek istemezler. Çünkü zaten bir şok yaşayan aile bu sorunun cevabını kolay kolay bulamaz ve düşündükçe iyice dibe sürüklendiğini hisseder. Bu sorunun cevabı uzun bir zaman diliminde ve sabrettikçe netleşmeye başlar, kısa sürede bu sorunun cevabını bulmak isteyen aileler ise özel eğitimin yanında sosyal rehabilitasyon programları uygulayan kuruluşları seçmelidir.
Özel eğitimin yanında sosyal rehabilitasyon programlarının uygulanması şart olurken bu yazıda Tanrı Meleği bir çocuktan annesine yazmış olduğu bir merktıp okuyacağız. Bu Tanrı Meleği bir mucize sonucu annesine mektup yazma fırsatı bulsaydı sizce neler yazardı? Bence bunları yazardı...
Canım Annceciğim benim... Seni Çok Seviyorum...
Neden hep dalıp dalıp gidiyorsun, neden bana hep üzgün üzgün bakıyorsun, neden hep aynı soruları tekrarlıyorsun, neden kendini suçlamaktan vazgemiyorsun, neden hep kızgınlık duyuyorsun...
Halbuki ben meleklere: "beni bu halde dünyaya gönderirseniz ben orda ne yaparım diye sorduğumda: "korkma dediler, orda senin annen olacak, biz senin için en iyisini seçtik, sana o bizden daha iyi bakacaktır, sana birçok şeyi o öğretecektir ama unutmaki senin de ona öğreteceğin birçok şey var, o sana öğretecek sen oana öğreteceksin ve birgün kendi kendine yaşayabileceksin" dediler.
Hadi anneciğim başlayalım çalışmaya, öncelikle ben sana ceza olarak değil ödül olarak gönderildim, ben senin ödülünüm bunun farkına varmalısın ve anneciğim bu ödülde suçlu aramana gerek yok bir an önce nedenler üzerinde durmaktan vazgeçip sonuçlar üzerinde yoğunlaşmaya başlamalısın.
Benden utanma, insanların bakışlarına aldırma, beni gittiğin her yere götür, eğer kendi kendime yeterli hale gelmemi istiyorsan sakın anlamadığımı düşünme beni konsere, tiyatroya, sinemaya götür anneciğim. Belli mi olur bakarsın sen ve ben belkide toplumun melekelere bakış açısını değiştiririz ha ne dersin anneciğim. Hadi kalk anneciğim denize gidelim bana yüzmeyi öğret, hep evde oturmaktan sıkıldım artık sadece okula giderken dışarı çıkıyorum. Tamam sana söz veriyorum akşam döndüğümüzde bütün ödevlerimi yapacağım anneciğim. Sana verilen görevin çok zor olduğunu biliyorum ama unutma yalnız değiliz çok yavaşta olsa ben öğreniyorum, gelişiyorum, büyüyorum yakında duygularımı sana sesli olarak söyleyeceğim, şimdi güçlü olma zamanı anneciğim. Etrafımızdaki diğer melekleri düşün anneciğim. Ne demişti melekler "senin annen var korkma o seni korur ve sana herşeyi öğretir, Tanrı senin için en iyisini seçti", sen varken anneciğim hiç korkmuyorum biliyor musun çünkü Tanrı seni seçti anneciğim. Babama ve diğer akrabalarımıza bizi yalnız bıraktıklarını düşündüğün için kızma sakın çünkü onlar senin kadar güçlü değiller anneciğim bak göreceksin biz ilerleme kaydettikçe onlarda şaşıracaktır ve bize katılacaklardır. Sen ve ben çok özeliz. Şimdiye kadar birbirimize öğrettiklerimizi bi düşünsene nekadar da çok şey öğrendik, yaşadığımız toplumda bile daha önce farkında olmadığımız şeylerin farkına vardık ve anneciğim biz kazanacağız. Birgün kendi başıma okula gidebileceğim, koşup oynayabileceğim, bağıra bağıra şarkı söyleyebileceğim, yaramazlıklar yapıp şımaracağım, hatta sen balkondan hadi meleğim geç oldu eve gel artık diye arkamdan sesleneceksin anneciğim, bende sana "ama anne biraz daha oynamak istiyorum" diyebileceğim. Bütün bunları seçilmiş olan senin sayende yapacağım çünkü sen çok özel biri olmasaydın Tanrı seni seçmezdi anneciğim. Her ne yaparsan yap beni toplumdan uzak tutma anneciğim, başta da söylediğim gibi insanların bakışlarına aldırış etme ve beni gittiğin her yere götür çünkü seninle herşey çok daha güzel anneciğim.
Seni çok seven meleğin kocaman öpüyor ANNECİĞİM...
SHU Adayı Cesur Ceylan

ÇOCUK YAŞADIĞINI ÖĞRENİR

Eğer Bir Çocuk ;

Alay edilip aşağılanmışsa sıkılıp utanmayı öğrenir

Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse kendini suçlamayı öğrenir

Hoşgörü ile yetiştirilmişse sabırlı olmayı öğrenir

Desteklenip yüreklendirilmişse kendine güven duymayı öğrenir

Övülmüş ve beğenilmişse takdir etmeyi öğrenir

Güven ortamı içinde yetişmişse inançlı olmayı öğrenir

Sürekli eleştirilmişse kınama ve ayıplamayı öğrenir

Kin ortamında büyümüşse kavga etmeyi öğrenir

Kabul ve onay görmüşse kendini ve insanları sevmeyi öğrenir

Ailede dostluk ve arkadaşlık görmüşse BU DÜNYADA MUTLU OLMAYI

ÖĞRENİR