BİR MİLLET ENGELLİLERİNE NE KADAR ENGELSİZLİK SUNABİLİYORSA O ÖLÇÜDE GELİŞMİŞTİR.

28 Mart 2008 Cuma

Anne Babalar İçin Özel Eğitim Soruları

Anne Babalar İçin Özel Eğitim Soruları I

Özel Eğitim gereksinimi duyan çocukların anne babaları Özel Eğitim hizmeti alırken neler yapmalı ve bu süreçte nelere dikkat etmelidir?

Özel eğitime ihtiyacı olduğunu düşündüğüm bir çocuğum var ne yapmam gerekiyor?

Eğer çocuğunuz henüz okul öncesi dönemde (0-6 Yaş) ise öncelikle bu tür bir eğitime ihtiyacı olup olmadığının tespiti için bir hastanenin “çocuk psikiyatri” bölümlerinde tıbbi tanılama sürecine girmesi gerekiyor. Burada özel eğitime ihtiyacı olduğu tespit edildiğinde size özel eğitim desteği alabilmesi yönünde bir rapor hazırlanacak ve bu rapor doğrultusunda özel eğitim alması sağlanacaktır.

Bunun dışında çocuğunuz okul döneminde ( 7 yaş ve daha büyükse) ise size en yakın ilköğretim okuluna kaydını yaptırarak eğitime başlatmanız yararlı olacaktır.

Eğitim süreci içerisinde özel eğitim desteği gerekliliğini düşündüğünüzde ise okulunuz rehberlik servisi ile iletişime geçmeniz ve yönlendirmelerini uygulamanız uygun olacaktır.


Kaynaştırma eğitimi ne anlama geliyor ?

Kaynaştırma eğitimi , özel eğitim gerektiren bireylerin, yetersizliği olmayan akranları ile birlikte eğitim ve öğretimlerini resmi ve özel; okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim ve yaygın eğitim kurumlarında sürdürmeleri esasına dayanan, destek eğitim hizmetlerinin sağlandığı özel eğitim uygulamalarını ifade ediyor. (Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği Madde 67)

Bu maddede ifade edildiği gibi kaynaştırma eğitimi zihin, işitme, görme, ortopedik, dil ve konuşma güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, özel öğrenme güçlüğü, otistik ve duygusal güçlük ve sosyal uyum güçlüğü gibi alanlarda özel eğitim gerektiren çocuklarımızın akranlarıyla birlikte eğitim almalarını hedefliyor. Bu çocuklarımızın özellikleri, öğrenme yeterlilikleri ve öğrenme hızları dikkate alınarak, düzenlemeler yapılması, destek eğitim programları uygulanması esasına dayanan bu eğitim modelinde esas olan bireyselleştirilmiş eğitim programlarıdır. Çocuklarımızın bireysel gelişim özellikleri ve öğrenme yeterlilikleri dikkate alınarak, iletişim becerileri ile akademik ve sosyal becerilerin geliştirilmesi üzerinde yoğunlaşmış gelişimsel eğitim uygulanması bu eğitim programının temelini oluşturmaktadır.

Bu noktadan hareketle akranlarıyla birlikte eğitim almakta var olan özrü nedeniyle zorlanan çocuklarımız rehberlik ve araştırma merkezlerinde incelenerek performanslarına dayalı bir çalışma sonucunda kaynaştırma programına yönlendirilmektedirler. İl Özel Eğitim Hizmetleri Kurul Kararı ile kaynaştırma eğitimine yerleştirilen öğrenciler okulunda oluşturulan Bireyselleştirilmiş Eğitim programları Geliştirme Birimince değerlendirilir. Bu birim; kurum müdürü veya görevlendireceği müdür yardımcısının başkanlığında, gezerek özel eğitim görevi verilen öğretmen, aile, özel eğitim gerektiren öğrenci, rehber öğretmen-psikolojik danışman, eğitim programları hazırlamakla görevlendirilen öğretmen, özel eğitim gerektiren öğrencinin sınıf öğretmeni veya hazırlanan programın içeriğine uygun branş öğretmeni, gerektiğinde izleme tanılama ve değerlendirme ekibinden görevli bir kişiden oluşur. Bu birimin temel üyesi olan siz veliler çocuğunuz için hedeflenen uzun ve kısa dönemli eğitim amaçlarını belirlemede bu birimin en büyük yardımcısı olacaksınız. Çocuğunuzu ve yapabileceklerini en iyi şekilde gözlemleyen sizlersiniz. Kaynaştırma eğitimiyle çocuğunuzun akademik gelişiminin yanı sıra sosyal ve duygusal gelişimini de göz önünde bulundurularak sınıf ve okul ortamında yapılacak çalışmaların yanında ev ortamında da desteğinizle eğitimden en iyiyi almasına yardımcı olabileceksiniz.


Özel Eğitime İhtiyacı Olan Çocuğumu Ekonomik Nedenlerden Dolayı Destekleyemiyorum?

Çocuğunuzun özel eğitime ihtiyacı var ancak ekonomik nedenlerle bu desteği alamıyorsunuz. Bu durumda yapmanız gereken, devlet veya üniversite hastanelerinin birinden “ özel eğitim alması gereklidir ” ibaresinin yer aldığı bir sağlık kurulu raporu almanızdır. Sosyal güvenceniz var ise (SSK’lı veya Emekli Sandığı’na bağlı iseniz ) eğitim desteğini sosyal güvenlik kurumunuz karşılamaktadır. Bunun için bir ücret ödemeyeceksiniz. Herhangi bir sosyal güvenceniz veya ödeme gücünüz yok ise Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı rehabilitasyon merkezlerine başvurmanız durumunda çocuğunuzun ücretsiz özel eğitim desteği alması için işlem başlatılacaktır.

Özel eğitim sınıflarına hangi özellikleri olan çocuklar gidiyor?

Özel eğitim sınıfları; ilköğretim okulları bünyesinde açılır. Yetersizlikleri nedeniyle yaşıtlarıyla eğitim almakta zorlanan çocuklarımızın bu sınıflarda eğitim alması sağlanıyor. Bu sınıflarımızın mevcudu en fazla 10 öğrenciden oluşuyor. (zorunlu durumlarda bazen sayı artabiliyor) özel eğitim sınıfları açıldıkları ilköğretim okullarının diğer sınıfları gibi sabahçı-öğleci ya da tüm gün eğitime devam ediyor.

Özel eğitim sınıflarına atanan öğretmenler özel eğitim alanında öğrenim görmüş veya özel eğitimde çalışmaya istekli olup çeşitli seminerlerle bu alanda yeterlilik almış eğitimcilerimizden oluşuyor. Bu sınıflarımıza öğrenci yerleştirmede öğrencinin Rehberlik ve Araştırma Merkezince incelenmesi ve bu sınıf eğitiminden yararlanmasının, öğrencinin gelişimini daha olumlu etkileyeceği görüşünün oluşması gerekiyor. Bu durumda hazırlanan raporlar İl özel Eğitim Hizmetlerine gönderilerek öğrencinin bu sınıf eğitiminden yararlanmasına yönelik kurul kararı alınıyor.


Zihinsel engeline göre kaynaştırma kararı alan çocuğum diğer çocuklarla aynı düzeyde öğrenebilir mi?

Bu soruyu yanıtlayabilmek için öncelikle zihinsel engeline yönelik kaynaştırma kararı alan çocuklarımızın zihinsel gelişim özelliklerine kısaca bakmak gerekiyor.

Farklı düzeylerde olsa da ;

Yaşıtlarına oranla akademik açıdan daha başarısız olabilirler.

Dikkatleri dağınıktır, akademik kavramları geç ve güç öğrenirler.

İlgileri kısa sürelidir devamlı izleme, teşvik ve değişiklik isterler.

Başarısızlık daha çok okuma, yazmada, okuduğunu anlamada, temel aritmetik becerileri kazanmada ortaya çıkmaktadır.

Benzerlik ve farklılıkları görmekte zorlanırlar.

Soyut kavramları anlamada güçlük çektikleri için zaman kavramı ve aritmetik kavramları algılama geç ve güç olur.

Bu anlamda diğer çocuklarla aynı düzeyde öğrenemeyebilirler. Ancak akademik etkinliklerde yavaş olsalar da; okul ortamında bilişsel gelişimine yönelik uygun eğitim programları, okul dışında bireysel özel eğitim desteği ile öğrenme daha güçlü olacaktır.

Okul ve ev ortamında unutulmaması gereken; kendi yeteneklerini ve yetersizliklerini anlayabilecek düzeye gelebileceklerinden sosyal, duygusal gelişiminin güçlendirilmesi, iletişim ve yaşama dair becerilerinin geliştirilmesine önem verilmesidir.

Bireysel yeteneklerine göre en iyi yapabildiği ve öğrenebildiği alanda değerlendirildiğinde ve teşvik edildiğinde başarı oranları daha da yükselecektir.


Çocuğum için bireysel özel eğitim desteği almak istiyorum.

Öncelikle bir hastaneden alınmış “özel eğitim alması gereklidir” şeklinde bir sağlık kurulu raporuna ihtiyacınız var. Bu rapor sonucunda; sosyal güvenceniz var ise ( SSK’lı veya Emekli Sandığı’na bağlı iseniz) seçeceğiniz bir özel eğitim merkezine başvurmanız yeterli olacaktır. Bu durumda çocuğunuzun devletin öngördüğü ücret karşılığında bu eğitimden yararlanması mümkün olacaktır. Sosyal güvenceniz yok ise (Bağ-Kur veya Yeşil kartlı iseniz) yine aynı sağlık kurulu raporuna ihtiyacınız var. Bu rapor ile Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı rehabilitasyon merkezlerinden ücretsiz yararlanmak üzere yardım alabilirsin.

kaynak: http://www.aktuelpsikoloji.com/haber.php?haber_id=1532

27 Mart 2008 Perşembe

Evde Bakım ve Özel Eğitim

Bakıma en çok gereksinim duyan grup çocuklardır. Diğer gruplar ise, yaşlılar ve her yaştan engelli, süreğen hastalığı olan bireylerdir. Özel gereksinimli olarak adlandırılan engelli bireylerin bakımları, engel veya yetersizlik düzeyine göre farklılık gösterse de bakıma gereksinimi olan diğer bireylere göre bir hayli güçtür. Bu da birçok aile içi ağır bir yük olabilir. Dolayısıyla aileler, bakıcı temin ederek yüklerini hafifletebilme yoluna giderler. Kimi aile de bakıma muhtaç bireye eğitimci bakıcının daha yararlı olabileceğini düşünerek bakıcı temin etmeyi tercih eder. Her iki ebeveynin çalışmak zorunda olduğu ve ailede engelli bireyin bakımını üstlenecek birilerinin olmadığı aileler için bakıcı zorunlu hale gelir.

Kimi bakıcılar, bütün gün bakıma muhtaç bireylerin bakımını üstlenirken, kimi de eğitim kurumuna devam eden bireyin eğitim sonrası evdeki bakımından sorumlu olur. Özel gereksinimli bireylerin bakım süreçleri, özel eğitimden bağımsız olarak düşünülemez; çünkü özel gereksinimli bireylerin kurumda aldıkları eğitimin kalıcı olabilmesi ve bütün yaşamına yansıyabilmesi için bakım sürecinde de eğitim sürdürülmelidir. Bakımla bütünleştirilen eğitim, eğitimcinin verdiği eğitim kadar yoğun olmaz, ancak eğitimden de çok uzak değildir.

Bakım, daha çok bireyin öz bakım ve günlük yaşam becerilerini kapsar. Bakıcı, bireyin bakımında söz konusu becerilerini kendisi gerçekleştirdiği zaman, birçok risk ortaya çıkar. Birincisi birey, var olan potansiyelini ortaya çıkaramayabilir ve sahip olduğu birçok becerisini yitirebilir. Zamanla bağımsızlığını artırmak yerine, bakıcıya daha çok bağımlı hale gelebilir. Örneğin, sürahiden bardağa su doldurup içme becerisi, çok basit olarak algılanabilir; ancak birçok engelli birey bunu yapamamaktadır. Bu beceri sürekli bakıcı tarafından yapıldığında, engelli birey bu beceriyi hiç bir zaman bağımsız yapamayacaktır. Bireyin engel durumu ne kadar ağır olursa olsun veya becerileri yapabilme yetersizliği ne kadar ileri düzeyde olura olsun, öz bakım becerileri, özel eğitimde işlem süreçleri olarak adlandırılan ipuçları ve yardımla bireye yaptırılabilir ve bireyin bunları bağımsız veya en az yardımla yapabilmesi sağlanabilir.

Sürekli eve kapatılan ve bütün ihtiyaçları bakıcılar aracılığıyla giderilen bireyler, sosyal yaşamdan soyutlanmakta ve birçok gelişim alanları durma noktasına gelir. Özel eğitim dair eğitim alan bakıcılar, bireylerin bakımıyla birlikte eğitimlerini de destekledikleri zaman, bireyler birçok yönde gelişim gösterir ve gittikçe bağımsızlıkları artar. Böylece zaman içinde toplumsal yaşama katılımları ve katkıları kaçınılmaz olur. Onların başaracaklarına dair kaygılarımız varsa ve bu anlamda onlara güvenmezsek, anlamlı değişimler bekleyemeyiz. Ancak birçok güçlüğün üstesinden gelebileceklerine dair umut ve inancımız varsa ve bunu davranışlarımızla onlara yansıttığımızda istendik değişimleri kısa sürede görebiliriz.

Bakıma ihtiyacı olan özel gereksinimli bireylerin genelde problem davranışları olabilmektedir. Birçok bakıcı özellikle bu bireylerin saldırganlık ve şiddete dayalı davranışlarından dolayı zarar görmekte ve bir kısmı bakımı bırakmak zorunda kalmaktadır. Oysa bakıcı, problem davranışlarla nasıl baş edeceğini bilse ve bu davranışları değiştirme yöntemlerini uygulayabilse, hem bireyin yaşam kalitesi artar hem de bakıcı ve aile için kolay ve sorunsuz bir birliktelik olanağı oluşur.

Bakıcılık mesleğini, engelli bireylerin yaşamını kolaylaştıran, onları yaşama bağlayan, bağımlılıklarını azaltıp bağımsızlıklarını artıran bir meslek haline getirmek mümkündür. Bunun için de bakıcılık eğitiminin kapsamına, özel eğitimi de almak gerekir. Bakıcıların lise mezunu olması ve bakıcılık eğitimiyle birlikte özel eğitim almaları gerekmektedir. Özel eğitim ile ilgili eğitimlerinde almaları gereken konu başlıkları şöyle sırlanabilir: a) bireyin davranış problemleriyle baş edebilme yöntemleri, b) öncelikli olarak öğretilmesi gereken beceri alanları ve bu becerileri öğretme yöntemleri, c) bireyle birlikte geçirilen boş zamanın nasıl değerlendirileceğine ilişkin bilgiler, e) uzman eğitimci tarafından öğretilen akademik becerilerin genelleştirme yöntemleri vb.

Ayrıca özel gereksinimli bireylerin bakımından sorumlu olan bakıcıların belli aralıklarla aile eğitim seminerlerine katılmaları ve eksik yönlerini tamamlamaları gerekmektedir. Eğitim kurumuna devam eden bireylerin yetersizliklerin azaltılması, olumsuz davranışlarının değiştirilmesi ve yeni bilgi ve becerilerin daha kolay kazandırılması için, bakıcının eğitimcilerle işbirliği yapması gerekir.

Kaynaklar
Çetin ÖZBEY, Özel Eğitimde Tedavi ve Terapiler, Yalnızlık Ülkesi, İstanbul, 2008

21 Mart 2008 Cuma

Engellilerin iyilik babası

20 günlükken geçirdiği havale sonrası spastik olan baba, o günden bu yana yaşamını engellilere adadı...
Oğlu henüz 20 günlükken geçirdiği havale sonrası spastik olan baba, o günden bu yana yaşamını engellilere adadı... İzmir Büyükşehir Belediyesi Engelliler Masası Koordinatörü Süleyman Er, yaşamını 20 günlükken geçirdiği havale sonrası spastik engelli olan oğlu Ozan (32) ve diğer tüm engellilere adadı. Oğlunun yaşadığı her acı ve sıkıntı ile ilgili proje üreten Er, engellilere büyük kolaylıklar sağladı. Su faturalarında engelli indirimi projesinin fikir babalarından olan Er, Engellinin El Kitabı isimli bir kitap yazdı. Türkiye'deki ilk 'Engelli Marşı'nı da yazan Er, "Eşim 6 aydır beyin kanseri. Oğlumun her şeyiyle ben ilgileniyorum. Yaşadığı acıları gördükçe engellilere daha çok yaklaşıyorum" diyor ve ekliyor: Onlar için yapılacak daha çok şey var.

Engelli Öğrenciler, Yapay Deprem Platformunda Heyecan Yaşadı

Engelli öğrenciler, yapay deprem platformunda heyecan yaşadıSakarya'da bir özel eğitim ve rehabilitasyon merkezine devam eden zihinsel engelli öğrenciler, depremi, yapay deprem platformunda yaşayarak öğrendi. Öğrencilerin sarsıntı sırasında oldukça heyecanlı oldukları görüldü.
Sakarya'da bir özel eğitim ve rehabilitasyon merkezine devam eden zihinsel engelli öğrenciler, depremi, yapay deprem platformunda yaşayarak öğrendi. Öğrencilerin sarsıntı sırasında oldukça heyecanlı oldukları görüldü.
Empatik Gurup Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi öğrencilerinden eğitilebilir ve öğretilebilir 25 zihinsel engelli öğrenci deprem deneyimini yaşayarak öğrendi. Sakarya'da depremi unutturmamak için yapılan Deprem Kültür Müzesi içerisinde bulunan ve 7.4 şiddetinde sarsıntı meydana getiren deprem platformna çıkan engelli öğrenciler, oldukça heyecanlandı. İlk kez deprem deniyimi yaşamaları sebebiyle yapay sarsıntının şiddeti 5.0'a göre ayarlandı. Buna rağmen bazı engelli çocukların konktuğu görüldü.
Merkezin sorumlu müdürü psikolog
Ahmet Kurt, Türkiye'nin dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunduğunu belirterek, "Geçmişte yurdumuzda meydana gelen yıkıcı depremlerde büyük can ve mal kaybına uğradığımızı unutmayarak, gelecekte meydana gelebilecek depremlere karşı hazırlıklı ve tedbirli olmamız gerekir. Engelli çocuklarımıza da depremin ne olduğunu göstermek ve alınacak tedbirlerle ilgili bilgileri yerinde vermek için deprem müzesini ziyaret ettik" diye konuştu. (Cihan Haber Ajansı)

20 Mart 2008 Perşembe

ÖZELLERDE NE KADAR EK DERSE GİRİLEBİLECEK

Milli Eğitim Bakanlığı, yayınladığı yönetmelikle devlet okullarında görev yapan eğitimcilerin özel okullarda da ders verebilmesinin önünü açtı. Peki ders saati sınırı nedir?

Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından öğretmenlerin farklı kurumlarda vereceği ders saati sınırının ne olduğu merak konusu.
Sözü edilen yönetmelikte hem öğretmenlerin hem de memurların kaç saate kadar derse girebileceğine dair düzenleme yapıldı.

Madde metni sadece okullarda görev alamaya izin vermiştir. Okul ile dersane tanımı yönetmeliğin dördüncü maddesinde ayrı ayrı yapılmıştır. Buna göre öğretmen veya memurlar dersanelerde değil sadece okullarda görev alabilecektir.

MEB Yönetici Ve Öğretmenlerinin Ders Ve Ek Ders Saatlerine İlişkin ayrıntılar şöyle;

Resmî okullarda görevli rehber öğretmen ve aday öğretmenler dışındaki öğretmenler, ihtiyaç hâlinde asıl görevlerini aksatmamak ve aylık karşılığı okutmakla yükümlü bulundukları haftalık ders saati sayısını doldurmaları kaydı ve çalıştıkları kurumların izni ile sadece okullarda, aylık karşılığı okutmakla yükümlü bulundukları haftalık ders saati sayısının yarısı kadar ücretli ders verilebiliyor. Bu öğretmenlerin toplam ders saati sayısı haftada 30 saati geçemiyor.

Eğitim-öğretim hizmetleri sınıfı dışındaki diğer Devlet memurları ile eğitim sektörü dışındaki özel sektörde görev yapanlara özel öğretim kurumlarında haftada 10 saati geçmemek üzere ücretli ders görevi verilebiliyor.

Özel öğretim kurumlarında görev yapan yönetici ve aday eğitim personeli dışındaki eğitim personeline aylık karşılığı girebileceği ders saati sayısı kadar başka bir özel öğretim kurumunda ders saati ücretli olarak görev verilebiliyor. Ancak, okullar dışındaki aynı kurucuya ait diğer özel öğretim kurumlarında, rehber öğretmenlere en fazla iki kurumda görev verilebilir.

Eğitim personeli olarak görev yapma nitelik ve şartlarını taşıyan ve herhangi bir kurumda çalışmayanlara yaygın eğitim kurumlarında haftada 40 saati, örgün eğitim kurumlarında haftada 30 saatini geçmemek üzere özel öğretim kurumlarında ders saati ücretli olarak görev verilebilmekte.

Eğitim personeline, valilikten/kaymakamlıktan geçici olur veya çalışma izni alınmadan kurumlarda ders saati ücretli olarak görev verilmez.

Ek ders görevi için aranan koşullar şöyle;

*Resmi okullarda görevli rehber öğretmen ve aday öğretmenlere ek ders görevi verilemez.

* Görevlendirilecek öğretmenlerin asıl görevlerini aksatmamak ve aylık karşılığı okutmakla yükümlü bulundukları haftalık ders saati sayısını doldurmaları gerekmekte.

* Görevlendirilecek öğretmenlerin çalıştıkları kurumların izni gerekmekte.

* Görevlendirilecek öğretmenler sadece okullarda, aylık karşılığı okutmakla yükümlü bulundukları haftalık ders saati sayısının yarısı kadar ek derse girebilecek.
Örgün ve yaygın eğitim kurumlarının müdür, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcıları haftada 6 saat; Okul öncesi ve sınıf öğretmenleri haftada 18 saat; Genel bilgi ve meslek dersleri öğretmenleri haftada 15 saat; Atölye ve laboratuvar öğretmenleri haftada 20 saat; ders okutmakla yükümlüler.

Örneğin okul öncesi ve sınıf öğretmenleri haftada 9 saat özel okulda derse girebilecek.

* Görevlendirilecek öğretmenlerin; resmi görevli olduğu kurum ile Özel Öğretim Kurumlarında alacağı derslerin toplam ders saati haftada 30 saati geçemeyecek.

* Öğretmen olan fakat Eğitim-öğretim hizmetleri sınıfı dışında memur veya eğitim sektörü dışındaki özel sektörde görev yapanlara, özel öğretim kurumlarında haftada 10 saati Ek ders görevi verilebiliyor. Bir memurun öğretmen olarak ders verebilmesi için 119 sayılı Talim ve Terbiye Kurulu Kararı çerçevesinde öğretmen olarak atanabilme şartlarına haiz olması şartı aranıyor.

* Özel öğretim kurumlarında görev yapan yönetici ve aday eğitim personeli dışındaki eğitim personeli aylık karşılığı girebileceği ders saati sayısı kadar başka bir özel öğretim kurumunda ekderse girebiliyor.

* Eğitim personeli olarak görev yapma nitelik ve şartlarını taşıyanlara yaygın eğitim kurumlarında haftada 40 saat, örgün eğitim kurumlarında haftada 30 saat Ekders görevi verilebiliyor.

* Eğitim personeline, valilikten/kaymakamlıktan geçici olur veya çalışma izni alınmadan kurumlarda ders saati ücretli olarak görev verilmez.

* Madde metni sadece okullarda görev alamaya izin vermiştir. Okul ile dersane tanımı yönetmeliğin dördüncü maddesinde ayrı ayrı yapılmıştır. Buna göre öğretmen veya memurlar dersanelerde değil sadece okullarda görev alabilecektir.

memurlarnet-haber7

125 bin otistik çocuk eğitim bekliyor

Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı (TOHUM) Başkan Yardımcısı Aylin Sezgin, yaptığı açıklamada, otizmin doğuştan, beyin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklanan bir nörolojik bozukluk olduğunu hatırlattı.
Otizmin, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıktığını ve bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz etkilediğini belirten Sezgin, otizm tanısı konulan çocukların çoğunda değişik derecelerde öğrenme güçlüğü ve zeka geriliği görüldüğünü kaydetti. Sezgin, otistik çocukların dış görünümlerinin diğer çocuklardan farklı olmadığına, sadece davranışların farklılık gösterdiğine dikkati çekti. Otizm tanısının, laboratuvar sonuçlarıyla ya da tıbbi testlerle konulamayacağını dile getiren Sezgin, tanının uzmanlar tarafından çocuğun gözlenmesi, gelişim testleri yapılması ve anne-babalara çocuğun gelişimi hakkında sorular sorulmasıyla konulabildiğini anlattı.
ERKEKLERDE KIZLARDAN 4 KAT DAHA FAZLA RASTLANIYOR
Sezgin, otizm tanısının 12 aylıktan itibaren konulabileceğini, erken yaşta tanı konmasının bir an önce eğitimin başlaması açısından çok önemli olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Dünyadaki son gelişmeler dikkate alınıp otizmin görülme sıklığı 150 kişide 1 olduğu kabul edildiğinde, ülkemizde sağlıklı istatistikler olmamasına rağmen tüm ülke nüfusu içinde yaklaşık 450 bin otizmli birey olduğu tahmin edilmektedir. Aynı oran baz alındığında, 0-14 yaş grubunda 125 bin civarında otizmli çocuk olduğu öne sürülebilir. Oysa ki Milli Eğitim Bakanlığı verileri, Türkiye genelinde sadece 2 bin 114 otizmli çocuğun merkezlerde eğitim aldığını göstermektedir. Öyleyse halen eğitim sisteminin dışında bulunan onbinlerce otizmli çocuk eğitim haklarından yararlanamamakta, eğitim alabilmek için çaresizlik içinde sıra beklemektedir."
Otizmin erkeklerdeki yaygınlığının kızlardan 4 kat fazla olduğuna işaret eden Sezgin, pek çok araştırma yapılmasına rağmen otizme nelerin yol açtığının henüz bulunamadığını, bu rahatsızlığın anne-babadan kalıtım yoluyla geçmiş olabileceğinden kuşkulanıldığını ve çevresel faktörlerin de otizmi tetiklediğinin düşünüldüğünü söyledi.
Sezgin, otizme her çeşit toplumda, ırkta ve ailede rastlandığını, otizmin çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ekonomik koşullarıyla ilişkisinin bulunmadığını bildirdi.
"(ERKEK ÇOCUKTUR, GEÇ KONUŞUR) KANISI YANLIŞ"
Otizmde, erken tanı ve eğitimin çok önemli olduğunu dile getiren Sezgin, şunları kaydetti: "Otizm, sosyal ilişkilerde güçlük, ilgi ve davranış takıntıları ve iletişim zorlukları gibi üç alanda kendisini gösterir. Otizmli çocuklar , başkalarıyla göz teması kurmakta zorlanırlar, arkadaşlık ilişkileri geliştiremezler, pek çok şeyi başkalarıyla birlikte değil kendi başlarına yapmayı tercih ederler. Dil ve konuşma gelişiminde akranlarının gerisindedirler ya da hiç konuşmazlar. Bu noktada, ailebüyüklerinin çok kullandığı ’erkek çocuktur, geç konuşur’ kanısı kesinlikle yanlış olduğu ortaya çıkıyor. Bir çocuk, akranlarına göre ilk hece ve kelimeleri söylemede geç kalmışsa, otizm olsun olmasın, mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır. Yine otistik çocuklar, başkalarıyla sohbet başlatmada ve sürdürmede zorlanırlar, bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz zamanlarda söylerler. Günlük yaşamdaki düzen değişikliklerine katlanamazlar. Örneğin, eşyaların yerinin değişmesi... Sallanmak ya da çırpınmak gibi sıra dışı beden hareketleri yaparlar. Bazı nesnelerle sıra dışı hareketler yaparlar; nesneleri döndürmek ya da sıraya dizmek gibi. Bir çocuğun otizm tanısı alabilmesi için yukarıda sıralanan belirtilerin tümünü göstermesi gerekmez. Ancak bu konuda karar verebilecek olan kişiler, yalnızca konunun uzmanları olan çocuk psikiyatrları ve çocuk nörologlarıdır."

12 Mart 2008 Çarşamba

Engelliler Haftası

Acun Ilıcalı’nın hazırlayıp sunduğu Var mısın Yok musun’da Engelli insanlarımız için özel bir program yapılıyor. Acun Ilıcalı’ya ve Show TV’ye bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Programda Engelli insanlarımız için bir kampanya yapılıyor. 5633′e Avea, Turkcell, Vodafone’den “DESTEK” yazıp bir mesajla 5 YTL’lik destek kampanyasına sizlerde katılabilirsiniz.

10 -16 Mayıs arası “Engelliler Haftası”. Sakatlık insanlığın ortak sorunudur. Bu yüzden Engelliler Haftası yalnız ülkemizde değil Birleşmiş Milletlere üye tüm ülkelerde aynı zamanda değerlendirilir. Sakatlar Haftası boyunca; sakatlık sorunu, sakatlığın önlenmesi ve sakatların eğitimi konusu üstünde durulur. Radyo ve televizyonda konu ile ilgili programlar yayınlanır.

Sakatları Koruma Milli Koordinasyonu Kurulu haftanın değerlendirilmesi için aşağıdaki programın uygulanmasını kararlaştırmıştır.
10 Mayıs - Sakatlar Haftasının Açılışı
11 Mayıs - Görme Engelliler Günü
12 Mayıs - İşitme ve Konuşma Engellileri Günü
13 Mayıs - artopedik Engelliler Günü
14 Mayıs - Zeka ve Ruhsal Özürlüler Günü
15 Mayıs - Güçsüz Yaşlılar ve Kor~nmoya Muhtaç Çocuklar Günü
16 Mayıs - Sakatlar Haftasına Genel Bakış

5 Mart 2008 Çarşamba

OÇİDEP KURSU

OÇİDEP
(OTİSTİK ÇOCUKLAR İÇİN DAVRANIŞSAL EĞİTİM PROGRAMI)
KURSU


15-16 MART 2008
4. LEVENT, İSTANBUL
Kurs Saatleri:
15/03/2008 14.00-17.00
16/03/2008 09.30-17.00


Katılımcı sayısı: 30

Katılımcı Özellikleri: Kursa uzmanlar (özel eğitim öğretmenleri, psikologlar, psikolojik danışmanlar, okul öncesi öğretmenleri, sınıf öğretmenleri, ilgili alanda yüksekokul ve lise mezunları vb.), ilgili bir alanda öğrenim gören üniversite öğrencileri ve aile üyeleri kabul edilmektedir. Katılımcılarda herhangi bir ön koşul aranmamakla birlikte, uygulamalı davranış analizi konusunda ön bilgiye sahip olmak yararlı olacaktır. Kurs sonunda katılımcılara ‘Katılım Belgesi’ verilecektir.

Katılım ücreti: 225 YTL

İletişim: Yeşim Güleç Aslan
0 505 479 80 60
0 555 349 29 29
yesimgulec@superonline.com
Önkayıt ya da ek bilgi için telefonla ya da e-postayla bize ulaşın.

Yer: Bilek Hotel. Eski Büyükdere Caddesi, No: 29, 4. Levent/İstanbul. 0 212 324 20 24.
www.bilekistanbul.com (4. Levent metro istasyonunda Emniyet Evleri çıkışından çıkıp, sağa dönüp, cadde üzerinde 50 mt. ileride solda).


İÇERİK

BÖLÜM I: Giriş
Prof. Dr. Gönül Kırcaali-İftar
Süre: 3 saat
OÇİDEP (Otistik Çocuklar İçin Davranışsal Eğitim Programı), Lovaas’ın geliştirdiği program temel alınarak hazırlanan ve otistik çocuklara; yoğun, kesintisiz, bire-bir, davranışsal erken eğitim sağlamayı amaçlayan bir eğitim programıdır. Bölüm I’de aşağıdaki konu başlıkları yer alacaktır:
• Lovaas programının etkililiğini sınayan bilimsel araştırmalar
• Lovaas programının temelini oluşturan uygulamalı davranış analizinin özellikleri
• Ayrık denemelerle öğretimin ve yanlışsız öğretimin özellikleri
• OÇİDEP’in içeriği
• OÇİDEP’in yürütülmesi
• OÇİDEP öğretim oturumlarının düzenlenmesi
• Sorunlarla başa çıkma

BÖLÜM II: Temel Eşleme Becerilerinin Öğretimi
Prof. Dr. Gönül Kırcaali-İftar
Süre: 3 saat
Eşleme becerilerinin edinimi, kavram öğrenmeye zemin hazırlamaktadır. Bu amaçla OÇİDEP programında temel eşleme becerilerinin kazandırılmasına yönelik çok aşamalı bir süreç yer almaktadır. Bu aşamalar şöyledir:
• Eş üç boyutlu nesneleri eşleme
• Eş iki boyutlu nesneleri eşleme
• Renk ve şekil eşleme
• Üç boyutlu nesnelerle iki boyutlu temsillerini eşleme
• Aynı sınıftan eş olmayan nesneleri eşleme
• Üç boyutlu nesnelerle eş olmayan iki boyutlu temsillerini eşleme
Bölüm 2’de her bir aşamaya ilişkin olarak, video görüntüleri eşliğinde, uygulamaya dönük bilgiler aktarılacaktır.

BÖLÜM III: Temel Taklit Becerilerinin Öğretimi
Uzman Yeşim Güleç Aslan
Süre: 3 saat
Taklit becerilerinin otistik çocuklara kazandırılması büyük önem taşımaktadır. OÇİDEP programında temel taklit becerilerinin kazandırılmasına yönelik olarak üç aşama yer almaktadır:
• Nesnelerle yapılan büyük kas becerilerinin taklidi
• Nesne kullanmaksızın yapılan büyük kas becerilerinin taklidi
• Küçük kas becerilerinin taklidi
Bölüm 3’de her bir aşamaya ilişkin olarak, video görüntüleri eşliğinde, uygulamaya dönük bilgiler aktarılacaktır.

Ordu'ya Özel Rehabilitasyon Merkezi Yapılacak

Ordu'ya Özel Rehabilitasyon Merkezi YapılacakOrdu'ya, fizyoterapistlerin eşliğinde havuz terapisinin yapıldığı ve Türkiye'de örneği sadece Kayseri'de bulunan özel rehabilitasyon merkezi yapılacak.

İl Genel Meclisi mart ayı ikinci birleşim toplantısında 4. gündem maddesinde yer alan Karacaömer köyü Aydınlı mevkisinde bulunan arazi üzerine özel rehabilitasyon merkezi yapılması ile ilgili görüşme karara bağlandı. Merkez ilçeye bağlı Karacaömer köyü Aydınlı mevkisinde, mülkiyeti Poyraz Karlıbel Fındık Ent. San. Tic. A.Ş.'ye ait, İl Özel İdaresi'ne bağışlanan taşınmazlar üzerine rehabilitasyon merkezi ve kamu binası yapılması şartıyla hazırlanan İmar ve Bayındırlık Komisyon raporu kabul edildi.

Sosyal Hizmetler İl Müdürü Hüseyin Yaşar, Ordu'nun böylesine bir rehabilitasyon merkezine uzun süredir ihtiyaç duyduğunu söyledi. Mevcut alanda 50 dönümlük bir araziden 15 dönümünün Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'ne bağışlanmasından dolayı mutluluk duyduğunu belirten Yaşar, "Bizde rehabilitasyon merkezi ile ilgili geniş araştırmalar yaptık. En sonunda Kayseri'de bulunan hafif zihinsel engellilerin bulunduğu rehabilitasyon merkezinde karar verildi. Burada zihinsel engellilerimiz için çok güzel projeler var. Bizde bu örneğin üzerinde karar kıldık ve çalışmalarımıza başladık" dedi.

Projenin tamamlanmasıyla Kayseri'den sonra bir ilke imza atacaklarını belirten Yaşar, "Ordu'da çok sayıda bulunan özürlü kardeşlerimize böylesine devasa bir yapıyla bir nebze de olsa faydalı olacağız" diye konuştu.

4 Mart 2008 Salı

Antrenör Abla, Görme Özürlü Kardeşini Olimpiyatlara Hazırlıyor

Antrenör Abla, Görme Özürlü Kardeşini Olimpiyatlara HazırlıyorAntrenörü Raziye Uluçam (26), görme engelli olan kardeºi Duygu Çete'yi (18) olimpiyatlara hazırlıyor.

4 yıldır uluslararası müsabakalara katılan Türkiye Görme Engelliler Spor Federasyonu, topladığı puanlarla bu sene Çin'in başkenti Pekin'de düzenlenecek olan Paralimpikler Olimpiyatları'na bir bayan judocu ile katılmaya hak kazandı. Paralimpikler Olimpiyatları'nda Türkiye'yi temsil etmesi için Amasya'da yapılan Görme Engelliler Judo Türkiye Şampiyonası'nda seçilen 57 kilo judocu Duygu Çete, kendisinin ve ülkesinin ilk defa katılacağı Paralimpikler Olimpiyatları'nda Türkiye'yi en iyi şekilde temsil etmek ve madalya alabilmek için hazırlıklarını süratle sürdürüyor.

Kendisi gibi judocu olan ablası Raziye Uluçam'ın sayesinde 5 yaşında judo sporuna başlayan, spora başladığı yıllarda görme özrü olmayan ve ergenlik yaşına geldiğinde geçirdiği bir hastalıktan ötürü görme özürlü olan Duygu Çete, görme engelini bir engel olarak görmeyip judoya devam etti. Kardeşinin judoya aşık olduğunu belirten abla Raziye Uluçam, milli judocu olarak yaptığı görevini milli takımda antrenör olarak devam ettirirken, görme engeline rağmen, sporcularla antrenmanlar yapan Duygu Çete'de Türkiye'yi ilk defa katılacağı olimpiyatlarda temsil etme şansını yakaladı.

Türkiye'yi Pekin'de yapılacak Paralimpikler Olimpiyatları'nda temsil edecek olan Görme Engelliler Milli Takım sporcusu Duygu Çete, Milli Takım Antrenörü olan ablası Raziye Uluçam ile birlikte hazırlıklarını sürdürürken, Duygu Çete'nin olimpiyatlara katılması durumunda madalya kazanacak kadar iyi bir judocu olduğu belirtiliyor. 3 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olan Duygu Çete'nin en büyük ablasının da kendisi gibi görme özürlü olduğu öğrenildi.

(İhlas Haber Ajansı)

3 Mart 2008 Pazartesi

Down'lı kıza estetik olur mu tartışması


İngiltere'de down sendromlu doğan bebeklerinin yüzünü estetik ameliyatla düzeltmek isteyen çift tartışma yarattı. Ülke basınında geniş yer verilen habere göre, Chelsea (33) ile Lauren Kirwan (55) çiftinin iki yıl önce down sendromlu çocukları oldu. Bir süre zihinsel engelli çocukları olduğu için psikolojik yardım alan çift, Ophelia adını verdikleri kızlarıyla doğru iletişim kurmayı öğrendi. Ancak Kirwan çifti, kızlarının geleceği hakkında kaygılanmaya başladı. Estetik cerrah olan baba Lauren, kızının yüzünün görünüşünü değiştirmeye karar verdi. Ophelia'nın birkaç yıl daha büyüdükten sonra ameliyat edilebileceğini söyleyen Lauren Kirwan, şöyle konuştu: "İleride o ve onun gibilerin, çevrelerinde sırf yüzlerine bakılarak değerlendirilmelerini istemiyorum. Gözlerinin eğikliğini, basık burnunu ardından da kalın boynunu ve dudaklarını düzeltmeyi planlıyorum." Daily Mail gazetesiyse, "Down sendromlu kızımızı bizim gibi güzel yapmak için estetik ameliyata başvurmak zorunda mıyız?" başlığını attı.

1 Mart 2008 Cumartesi

TÜM HİZMET PLANI, BEP, BÖP,

-yaptığım araştırmalar sonucunda bulduğum bepler üzerinde bir iki değişiklik yaparak en uygun bepi hazırladım.tüm hizmet planı, bep, böp, değerlendirme...içinde hepsi var....bu bepi indirmek için aşağıdaki linke tıklayınız
http://rapidshare.com/files/96016189/BueNYAM__304_N_TueM.rar

Rapidshare'den dosya nasıl indirilir?