28 Şubat 2008 Perşembe
22 Şubat 2008 Cuma
sivil savunma slaytı
Sivil savunma günü yaklaşırken hazırladığım slaytı paylaşmak istedim.Sunu yapacak arkadaşlar aşağıdaki linkten slaytı indirebilirler.
http://rapidshare.com/files/46904868/sivil_savunma_tedbirleri.ppt
'Görme Engelli Arkadaşlara da Tavsiyem Aşık Veysel Olsunlar "
Niğde Cemil Meriç Görme Engelliler İlköğretim Okulu öğrencisi Habil Bozkurt, "Görme engellli arkadaşlara tavsiyem hepsi birer Aşık Veysel olsun." dedi.
Niğde'de görme özürlü bir genç kendi yazdığı ve seslendirdiği şiirlerle çeşitli yarışmalara katılarak birincilikler kazanıyor. Şiirlerini dinleyenleri de duygulu anlar yaşatıyor. (Cihan Haber Ajansı)
İşitme engelli dansçıların görsel şöleni
Çin'de 21 dansçının oluşturduğu ''İşitme Engelli Özel Sanat Topluluğu'', performanslarıyla izleyenleri büyülüyor.
Çin'de Guanyin dansçıları, azmin ne kadar önemli olduğunu gösteren gösterilerinde ne komutları ne de müziği duymadan dans ediyorlar.
Hiçbir uyumsuzluk emaresi göstermeyen topluluk, müziğin ritmine hareketleri tekrarlayan bir dansçıyı takip ederek dans ediyor.
Müzik sisteminin sesi sonuna kadar açılarak hoparlördeki titreşimi hissetmeleri sağlanıyor. Sürekli bir çalışma da bu faktörlerin yanına eklenince ortaya izlenmesi gereken bir görsel şölen çıkıyor.
Her etkinlikte olabileceği gibi zaman zaman ortaya çıkan aksaklıkları da kendi yöntemleri çözmeyi başarmışlar. Sorun olduğunda birbirlerini enselerine üfleyerek uyarıyorlar.
izlemek için aşağıdaki linke tıklayınız
16 Şubat 2008 Cumartesi
2. Uluslararası Katılımlı Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Sempozyumu
Düzenleyen
Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği
Etkinlik Tarihi
2008-05-08
Etkinlik Süresi
3 Gün
Ücret Durumu
Ücretsiz
2. Uluslararası Katılımlı Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme SempozyumuGazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlık Konferans Salonu - ANKARA08-10 Mayıs 2008
Ayrıntılı bilgi için : http://www.cocukistismarinionleme.org/
13 Şubat 2008 Çarşamba
ZİHİNSEL ENGELLİLERDE CİNSEL EĞİTİM
Toplumların gelişmişlikleri son on yılda, insana ve insan gelişimine verdikleri önemle belirlenir olmuştur. Önceki yıllarda gelişmişlik ölçütü olarak kabul edilen ortalama yaşam süresi, bebek ölüm hızları gibi istatistiki parametreler, son dönemde insan gelişimi ve insanların yaşam kalitelerini de içine alacak şekilde genişletilmiştir. Bu, özellikle desteğe gereksinim duyan toplum kesimlerinde daha da bir önem kazanmıştır.Zihinsel engelliler de toplum içinde, toplumun katılımcı bir bireyi olarak yaşamlarını sürdürmek için özel bakıma ve desteğe gereksinim duyan bir kesimdir. Bu insanların çoğu kere erişkinlerin sahip oldukları akli yeterliliğe ulaşamadıkları bir gerçektir, ancak onlarda yemek yemek, su içmek, uyumak ve özellikle sevmek, sevilmek paylaşmak ihtiyacındadır. Çünkü, mideleri, kalpleri, dolaşım ve böbrek sistemleri, yumurtalıkları, testisleri hülasa mental güçlükleri dışında tüm organları diğer insanlar gibi çalışmaktadır. Vücut gelişimleri tam olmaktadır. Nasıl acıkıyor ve sonuçta besleniyorlarsa ya da acıktıklarını ifade edemeseler de yaşamak için beslenmeye ihtiyaçları varsa, normal düzeninde çalışan hormonları nedeniyle cinsel aktivite ve ifade edemeseler de istekleri de olacaktır.Üstelik, kendilerini çoğu kere yeterince ifade edemeyen zihinsel engellilerin her yönden olduğu gibi, cinsel istismara uğramaları tüm dünyada sık rastlanılan istenmeyen durumlardandır.Öyleyse ne yapmalı ? Öncelikle onların varlığını ama bütünüyle insan olarak, toplumumuzun bireyleri olarak varlıklarını kabul etmeliyiz. Bu kabulün içinde mental ve genel sağlık sorunları, korunma, eğitim, gelişim ve entegrasyon ile ilgili problemlerin yanında cinsel sorunlarında var olduğunu bilmemiz gereklidir. Dünya toplumları ve sosyal yapılar değişmekte, zihinsel engellilerin de düzenli ve doyurucu bir cinsel yaşamları olmasına sıcak bakmaya başlamaktadır. Bu zihinsel engellilerin yaşam konforlarını, eğitilebilirliğini ve topluma entegrasyonlarını artıracağı gibi, toplumun onları yok saymasını, sorunlarına gözlerini kapamasını ve de en önemlisi cinsel istismarları ve hatta zihinsel engellilerde daha sık görülen sapkın seksüel davranışları önleyecektir.Zihinsel engellilerin cinsel aktiviteleri ve üremeleri, böylece ailesi, hekimleri ve eğitmenleri tarafından yakından takip edilebilecek ve gereğinde kontrol altına alınabilecektir. Kalıtsal hastalıklara bağlı engellilik halinde ve istendiğinde gebeliği önleyici etkin yöntemler mental ve fiziksel durumlarına göre kullanılabilecektir.Araştırmalar, erkek zihinsel engellilerin kızlara nazaran (erişkin yada adölesan) cinselliğe ilgilerinin daha fazla olduğunu, bu ilginin her iki cinste de IQ arttıkça arttığını bildirmektedir. Mental yetersizliği olanlarda, yaşam kalitesi, yanlış yönlendirme, cinsel istismar, iş sahibi olamama, ifade edemedikleri ve bu nedenle yardım alamadıkları cinsel dürtü ve sorunları nedeniyle seksüel sapkınlıkların daha sık görüldüğü yine araştırma sonuçları ile belirlenmiştir.İlginç bulgulardan biri de, öğretmenlerin, anne ve babaların, eğitmenlerin engellilerin cinselliğine negatif tavır takınmaları, yani ya yok saymaları ya da problem olarak algılamamalarının, engellilerde cinsel bilgi yetersizliği ve kötü sonuçlara yol açmasıdır.ABD’ de Michigan Üniversitesi, Jinekoloji bölümünde başlatılan bir program ve sonuçları ilginçtir;Bu klinikte zihinsel özürlüler için üreme sağlığı programı başlatılmış ve bir ekip çalışması ile halen genişletilerek sürdürülmektedir. Müracaat nedenleri sıklık sırasına göre şunlardır. Zihinsel engellilerin bakıcı, anne-baba, eğitmen, veya öğretmenlerinin, bireyin seksüel davranış bozukluğu içinde olduğuna hükmetmeleri. Cinsel istismar. Kısırlaştırma. Cinsel ve sosyal eğitim isteği. Evlilik sorunları. Gebelik bakımı ve doğum yardımı. Gebelik sonlandırılması. Ailevi sorunlar. Jinekolojik yardım-takip, psikoseksüel eğitim, psikiyatrik değerlendirme-takip, grup ve/veya bireysel psikoseksüel danışmanlıkların başvuranların çoğunun hem cinsel hem de sosyal olarak gelişim gösterdiği sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bu sonuçlar da göstermektedir ki zihinsel engelliler, istesekte istemesekte cinsel olarak aktiftir ve takip ve eğitimle hem mental, hem de sosyal olarak gelişim göstermekte ve topluma entegrasyonları mümkün olabilmektedirler.Öyleyse ne yapmalı ? Sorusunun cevabı onları bütün olarak kabul etmeli, cinselliklerini doğaya aykırı olarak yok saymamalı ve yardım etmeliyiz.
Kaynaklar
KAYNAK: PROF.DR.HAKAN ŞATIROĞLU
http://www.rehabilitasyon.com/index.php?act=showarticles&act2=read&p=1&aid=3552
8 Şubat 2008 Cuma
down sendromlu genç üniversiteli oldu
Okuma azmi, down sendromlu Olcayto Tunçel'i üniversiteli yaptı. İlk ve orta öğretimini normal eğitim veren bir okulda tamamlayan Tunçel, Anadolu Üniversitesinde eğitimine devam ediyor.
Boş zamanlarında annesinin eczanesinde çalışan, edebiyat ve müziğe de ilgi duyan Tunçel, hikayeler yazıyor, org çalıyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Tunçel, engelli bir genç olarak okumaktan asla vazgeçmediğini, ailesinin ve arkadaşlarının desteğiyle ilk ve ortaöğretimini başarıyla tamamladığını anlattı.
Eğitim hayatı boyunca sınıfını takdir ve teşekkür belgeleri ile geçtiğini belirten Tunçel, üniversiteye hazırlık sürecinin sıkıntılı geçtiğini, bu dönemde özel ders aldığını ve Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Büro Yönetimi Bölümünü kazandığını söyledi.
Tunçel, şunları kaydetti: "Sınavı kazandığımı bildiren belge gelince çok sevindim. Kendimle gurur duydum. Birçok kişinin sıfır çektiği bir sınavda başarılı olduğum için ailem ve arkadaşlarım da çok sevindi. Ancak, ilk başta açıköğretimi beğenmedim. Çünkü açıköğretime karşı bir ön yargım vardı. Ama eğitim sistemini görünce sevdim ve okumaya karar verdim. Mezun olmam için az bir ders kaldı. Onları da bu sene vererek diplomamı almak istiyorum.
Aslında tarih bölümünde okumak istiyordum. Büro yönetiminden mezun olduktan sonra tarih bölümüne girmek için çaba harcayacağım."
Edebiyata ilgi duyduğunu ve okumaktan büyük keyif aldığını anlatan Tunçel, genellikle İlber Ortaylı, Agatha Christie, Sir Arthur Conan Doyle'nın kitaplarını tercih ettiğini, saf bozulmamış insanları anlattığı için Hüseyin Rahmi Gürpınar'ı severek okuduğunu söyledi. Hobi olarak kısa hikayeler yazdığını ve org çaldığını da kaydeden Tunçel, yurt dışı seyahatlerden hoşlandığını, bugüne kadar Fransa, Hollanda ve Mısır'ı gördüğünü, Meksika'yı da görmek için para biriktirdiğini ifade etti. Gelecek planları arasında evlenip yuva kurmanın da olduğunu anlatan Tunçel, "Herkes evlenmek ister. Ben de istiyorum. şimdiye kadar birçok kız arkadaşım oldu ama ciddi bir şey düşünemedim. Gelecek ne gösterirse o olur" diye konuştu.
Tunçel, diğer down sendromlulara örnek olmak istediğini vurgulayarak, "Dileğim, onların da başarıya ulaşması" dedi.
özürlü çocuk sahiplerine özel eğitim
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı bünyesinde hizmet veren Özürlüler Müdürlüğü İSÖM’ün yürüttüğü ve 0–6 yaş arası gelişimsel geriliği bulunan çocuk sahibi ailelerin ücretsiz olarak katılabileceği ‘Küçük Adımlar Erken Eğitim Programı’ kayıtları başladı.
Avustralya’nın Macquarie Üniversitesi’nde 1996 yılında hazırlanarak dünyanın birçok ülkesinde uygulamaya konulan eğitim programının İstanbul ayağını İstanbul Büyükşehir Belediyesi yürütüyor. İBB Özürlüler Müdürlüğü ile Zihinsel Engellilere Destek Derneği arasında imzalanan protokol çerçevesinde uygulanmaya konulan programla 2004 yılından bu yana 450 aileye eğitim verildi.
Aileleri Üniversite Öğrencileri Eğitiyor
“Küçük Adımlar Erken Eğitim Programı” kapsamındaki konuların anlatımları ise İstanbul ve Marmara Üniversitesi öğrencileri tarafından yapılıyor. Çocuğu değerlendirme, çocuğa uygun eğitim programı hazırlama, hazırlanan eğitim programını uygulama ve çocuğun olumsuz davranışlarıyla baş etme gibi konulardan oluşan eğitimleri ailelere, İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık ve Özel Eğitim Bölümü ile Marmara üniversitesi Okul Öncesi ve Özel Eğitim bölümlerinde okuyan son sınıf öğrencileri yapıyor. Her ailenin eğitimini bir öğrencinin yürüttüğü programlar 10 Şubat- 25 Haziran tarihleri arasında yapılacak. Aileleri düzenli olarak evlerinde ziyaret edecek olan öğrenciler ailelere, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin temin edeceği 8 kitaptan oluşan eğitim seti de verecek. Eğitimlerin başında ailelere teslim edilecek olan kitap seti, gelişimsel geriliği bulunan çocuklara nasıl davranılması gerektiği konusunda ailelere ışık tutacak.
Kayıtlar Devam Ediyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Özürlüler Müdürlüğü tarafından ücretsiz olarak düzenlenen ‘Küçük Adımlar Erken Eğitim Programı’ kayıtları ise devam ediyor. Eğitim programlarına katılmak isteyen aileler İSÖM’ün 0212 449 96 56 numaralı proje telefonunu arayarak bilgi alarak kayıt yaptırabiliyor.
1 Şubat 2008 Cuma
Down Sendromlu Çocukların Gelişimsel Özellikleri
DOWN SENDROMU
En basit tanımıyla Down Sendromu çocuğunuzun vücudundaki hücrelerin 46 yerine fazladan bir kromozoma, yani 47 kromozoma sahip olmasıdır. Down Sendromu bir hastalık değil genetik bir farklılıktır.
İnsan vücudunu oluşturan hücrelerin çekirdekleri, kromozomlarla birbirlerine bağlanmış olan genlerden oluşmuştur. İşte bu genler ve kromozomlar fizyolojik ve kişilik yapımızın ana unsurlarıdır, dolayısıyla çocuğunuzun fazladan sahip olduğu bir kromozom onun hayatını etkileyecektir. Kromozom anomalilerinin çoğunda embriyo gelişemez. Down Sendromu embriyonun gelişimini tamamlayabildiği bir durumdur.
Çocuğunuzun fiziksel görünümü diğer çocuklardan biraz farklı olabilir, bir takım sağlık sorunları bulunabilir. Fakat unutmayın ki, bazı çocukların sarı saçlı, bazılarının mavi gözlü olması gibi sizin çocuğunuzun da Down Sendromlu olması bir genetik farklılıktır.
Down Sendromu konusunda iki şey kesindir. Birincisi, Down Sendromunun kaynağı anne-baba değildir ve hamilelik öncesi veya sırası olan hiç bir şey çocuğun Down Sendromlu doğmasına yol açmaz. İkincisi, diğer çocuklar gibi Down Sendromlu çocukların da kendilerine özgü kişilikleri, yetenekleri ve düşünceleri vardır. Diğer çocuklar gibi onlar da farklı kişiliğe sahip bir birey olarak büyüyeceklerdir.
Dünyanın her yerinde ve tüm insan ırklarında Down Sendromu mevcuttur ve zamanla ortaya çıkan bir durum değildir. Down Sendromlu insanların, insanoğlunun oluşumundan beri var olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla Down Sendromunu yaşamın doğal bir parçası olarak kabul etmek yanlış olmasa gerek.